Dönüp Gelenlerin Hikayesi

Yılkı atlarını bilir misiniz? İllaki duymuşluğunuz vardır. Hatta Abbas Sayar’ın “Yılkı Atı” romanı bile aklımıza gelir. Zira bir çoğumuz yılkı atlarını ondan biliriz. “Hesaptan düşülmüş, defterden silinmiş Doru Kısrak’ın yılkıya bırakılma öyküsüdür. Kışın dağda, belde başının çaresine bakacak, çıplak tabiatla savaşacak, ömrü olur da bahara yılkıdan sağ dönerse, o zaman ona bir iş düşünülecektir.”

Dönüp gelebilmek kolay anlatılır, zor yaşanır. Tıpkı Rauf Hoca’nın anlatmaya çalıştığı hikaye gibi…

Anadolu bir garip yerdir. Buralı insanların her birinin hayatında bir Anadolu vardır. Yüreğinin tam orta yerinde… Anadolu, ayrılığın, çaresizliğin, kimsesizliğin, yokluğun, yol iz bilmeyen sahipsiz çocukların yurdudur. Oranın tam ortasında Sorgun vardır. Engebelli hayatın ortasında bir düzlük. Anadolu ne yana yönelse sarp kayalar dağlar vardır.

Yüreğinde bir derde merhem olmak, hayallerinin kahramanı olmak, ya da mazlum düşüp göz yaşı akıttığı dertlerin dermanı olmak… Bir harf öğretmek, bir şiir demek, adaletin terazisini tutmak, ahkamın hukukunu savunmak, medeniyetin derdini üstlenmek, çocukların oyuncaklarını, anaların yazmasını korumak… Sert rüzgarlarda babaların şapkasını yele verdirmemek…

İçindeki nehirleri zapta geçirip sözlerini dizelerde hizaya getirenler, yalın kılıç savaşıp kimsesizin umudu heyecanı olmak için, yılkıdan dönüp gelen adamların derlenip toparlandığı meydan yeridir.

Şu hayatta bir işe yarabilmek için tıpkı yılkı atları gibi dönüp gelenlerin bir bir anlatıldığı bu eseri okumanızı tavsiye ederim. Üstelik bir de bu açıdan…

Çünkü bilir misiniz, tüm hayaller bir demli çay, bir içimlik sigarada saklıdır. Yeşilova’nın çocukları hayatlarının yılkısına bırakılır küçük yaşta. Dönüp gelenlerin kitabıdır bu…
Rauf hoca, insan adam. Kim bilir, kaç kere döndü geldi bilinmez.

Ben Aydın Baran bu eserin birkaç sayfasından olmaktan değil, söylediklerim. Ben bu kitapta asla vazgeçmeyenlerin yer almasına meftunum. Yılmadan yorulmadan devam edenlerin, yılkı atları gibi.

Bu kitapta kendini avutabilen, oyuncaklarını kendisi yapan, beklemeyi, sevmeyi, sabretmeyi, sadakati, helal değilse tokum diyebilmeyi, suyu gözesinden, örfü töreyi kökünden öğrenmişler. Hey maşallah her birinin ardında bir toz bulutu. Kimler ne görevler üstlenmişler, devletin, milletin umurunu omuzlarına almışlarda ıhh bile dememişler. Her bir vazifeden alınlarının akı ile çıkmışlar evelallah!

Demem o ki sevgili okurum; bu kitap, yazanın da, yazılanların da ve dahi yarın senin de, dönüp gelenlerin kısa hikayesidir. Böyle bil, böyle oku. Gün ağarmış da geceyi sen hastaya sor.

Aydın BARAN

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: Yönetici