El içine çıhmah, düğun etmek, oğlan evermek, gız gelin etmek golay mı? Variyet lazım. Asacağan, dahacağan, her şey parayınan, her şey ateş bahası!
Heç bi şeye guç yetmiyo, heç bi şeyin yanına yanaşılmıyo… Kime ne edecağan? Malına gucün yeter. Ya goyun satacağan, ya davar… İcab etti talla satacağan…
Gız evi naz evi; onu şikallandır, bunu şikallandır, onu gonülle, bunu gonulle. Herkesin sahalına gore darah vur. Düğune gadar epey bi tellen; öyle ya, hamama giren teller.
Gorücü git, gız iste, başlık kes, şerbet iç, sini gor, habe gonder, asbap alat al, altın dah, nişan et, daha neler neler… Asmasan, dahmasan olmaz, varmış oturmussun şordan elin gapısına…
Ayağından dutup baş aşağa sarhıttığın tavuğu, horuzu, heç olmadı bi metre pazeni, daha da olmadı bi topah boyalı şekeri dağadacağan düğun ohuyuntusu olarah…
Oydu buydu derken düğun gunü gelir. Perşembe gunü başladığı da olurusa da, düğunner umumiyetle Cuma gunü başlar. Düğun gunü düğun evine uzunca bi direk dikilir. Dirağan ucuna ennemesine bi tahta çahılır. Ennemesine çahılan tahtanın her iki ucuna da diklemesine iki kuçük çıta çahılır. Çıtanın birine gızı temsil eden gırmızı renkli bez ve gırmızı bezin üstüne yusyuvallak bi elma tahılır. Çıtanın diğerine oğlanı temsil eden yeşil renkli bez ve yeşil bezin üstüne yine yusyuvallak bi guru suvan dahılır. Bu direk dikme işine bayrah galdırma deller. Dirağan dibinde istemeyenner çatlasın deyin çanah gırallar…
Direk dikildikten sonra zurnacı yavaşdan yavaşdan zurnayı öttürürken davulcu da odağalden odağalden, tohmağı üstten, çıbığı alttan davula vurur, düğun başlamışdır artıh. Gız evinden oğlan evine yapılan ilk ziyarette oğlan evi ile gız evi garşılıklı salavatlaşır.
Düğun sahaplığı zordur. Üç dört gun boyunca yenilecek içilecek, dokulecek saçılacah, oyun oynanacah, haley çekilecek, gelen giden, oğlan evi, gız evi, dünürler, ahrabalar, gonşular, gaynana, gaynata, gelin, güva, sağdıç, davulcu, zurnacı, düğun kayesi, bayrahtar, yemekci, bılaşıhcı, çaycı, cuvaracı, epey bi curcuna olur senin annıyacağan…
Düğun demek haley demekdir. Bizde haleyi gızlar ayrı, oğlanlar ayrı çekeller. Haley bizim milletin en acayip işlerindendir. Bizim millet toplu billik sevindiğinde haley çeker. Hele de davul zurna gaydalı çalınırsa deme gitsin. Ehtiyalların bile ayağı alır. Ağallama, Cemo, Bobbili, Çekirge, daha niceleri… Millet zıp zıp zıplar, fırfır fıllar. Millet düğun boyunca oğlan evinde, gız evinde, yolda belde davul zurna çaldıhça haley çeker.
Düğun deyip geçme. Düğun içinde tüllü çeşitli adetler vardır. Gız evine baskın, oğlan evine baskın, gız hamamı, kekil kesme, gına yahma daha neler neler…
Bi çeyiz sergileme vardır sorma gitsin. Bizde yetişgin gızlar, düğunneri için yıllarca gece gundüz göz nuru dokerek işlengi işlerler. Dantelli gırletler, masa örtüleri, bıcahlıh örtüleri, seki örtüleri, peşgırlar, namazlağalar, el bezleri, çeşit çeşit örtüler öreller. Düğunde bunnarı duvarlara çahılan çivilerin arasına gerilen iplere asarah sergileller. Bu sergi yetişgin gızın el içine çıhışıdır.
Düğunnerde yemek işi de ayrı bir âlemdir. Kupeli gazannarınan yemek yapallar. Bulgur pilavı, kofte, baldırcan, patatis, otaşı, turşu, çalhama, hoşaf, sini, pahlava ye yiyebildiğin gadar… Ateşi hiç sönmiyen gazannarın başında ellerinde uzun, gayferekli tahta kepçeyle, boyna gazannarı garıştıran allı gullü, siyah burüklü yaşmaklı, ehtiyar ebeler durur. Sağa sola yumuş buyurarah yemek işini idare edeller.
Öyle böyle derken, düğunün son günü gelir çatar. Pazar gunü oğlenden önce gız evine gelin almaya gidilir. İnan osun, şu yeryüzü toprağanda gelinin ata ocağına, anasına babasına, gardaşlarına ağatlı diyeşetli vedası gadar insanı fırgatlandıran, duygulandıran başga bir olay yohdur.
Yine inan osun, gelinin bu vedalaşması anında davul zurnanın çaldığı gelin alma, gelin çıharma havası “Gonül ne gezersin seyran yerinde, âlemde her şeyin varolmayınca” havası gadar adamın burnunun dirağini sızlatan, adamı ağlatan başga bir hava yohtur.
Çoh ilginçtir amma gelin baba evinden dışarıya adımını atar atmaz davul zurna çalmahta oldukları dertli havayı anında keserek çoh neşeli bir hava olan “ Şen ola düğün şen ola” havasını çalmaya başlarlar. Millet bu havayla birlikte bi hışımınan arabalara hucüm edelller. Gapı gollarında, aynalarında peşgır asılı arabalara doluşular. Arabalarda yer bulamayannar motulların vavgunatlarına, gamyonetlerin gasalarına atlallar. Gelinnen guva, içinde gorümceninde oturduğu süslenmiş gelin arabasının arha goltuğuna bineller. Gelin beyaz gelinlik giymiş, başına duvah gonmuştur. Guva de dahım elbise giymiş, gırağvet dahmıştır. Sırtında yeşil tülden pullu şal vardır. Davulcuynan zurnacı da bi çırpıda bi gamyonet gasasına atlarlar “Şen ola düğün şen ola” havasını çalmaya devam edeller. Arabalar gornalara basarah göz açıp gapayıncaya gadar yolları toz duman edip gız evinden ayrılıllar. Gelinin babasının uzüntüsünü goren bazıları teselli için “ne üzülüyon uzah biyere gitmedi ya, iki adımlıh yer”derler. Baba da tam bizim ora malı: “ne üzüleceğam anasını da elden aldıydım” der. Lafın bittiği yere gelinmiş, sevinç ve hüzün birbirine garışmış, insan allak bullak olmuştur.
Düğun gonvoyu turunu atarken, yolda çocuhlardan bazıları uzunca bir galasla gelin arabasının yolunu keseller. Gelin arabasından çocuhlara beyaz zarf içinde kağat para verilir. Turunu tamamlayan düğun gonvoyu oğlan evine varır. Gelin oğlan evine girerken geldiği yerde çivi gibi sağlam gassın deyin çivi çahdırıllar. Geldiği yerinen geçimli iyi huylu ossun deyin eşiğe yağ sürdürüller. Nazar değmesin deyin çanah gırallar. Eve girerken guva da ceketinin cebine doldurduğu içinde demir paralarında olduğu fındıh, fısdıh, leblebi, guru üzümü guşam guşam havaya atar, çoluh çocuh gapışır.
Gelinnnen guva evde biraz diğnendikten soğna töre çağattırılması için dışarı çıhallar. Gur sesli biri sandalye gibi yuğsek bi yere çıharah şundan şu, bundan bu deyin çağattırılan töreyi ilan eder. Ahraba hısım da durumuna gore, geline guvaye yahınnığına gore , çeyrek altın, gramise, burma bilerzik, inek, davar çağattırır. Yarenniğine guvanın anasından bi goç deller millet gulüşür. Töre çağattırma işi de bitince, düğuncü yavaş yavaş dağalır.
Yastıdan soğna hocanın ohuduğu duvalarla, salavatlarla, sırtına vurulan yumruhlarla, gundüzün ehil biri tarafından bilgilendirilen guvanın dıhılmasıyla düğun sona erer.
İşte, böyleyken böyle… Ali evlendi, Gullü gelin oldu. Allah hayıllı eylesin. Allah bi yastıhda gocatsın.
ADNAN KORKMAZ
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ