Temiz Su ve Yaşam

Su yeryüzündeki en bol bulunan maddelerden biridir.  Su deyince kullanılabilir tatlı su kaynaklarından bahsediyoruz. Yaşamın da temel kaynaklarından biridir. Eğer su olmasaydı yaşam da olmazdı. Yeryüzünün neredeyse onda yedisi sularla yani deniz ve okyanuslarla kaplıdır. İnsanın yaratılışı dâhil bütün canlı varlıklarda su vardır. Sebze ve meyvelerde, insan vücudunda, hayvanlarda su vardır. Akan derelerimiz, ırmaklarımız, yer altı su kaynaklarımız neden yok oluyor? Bu sorunun temel nedeni iklim değişikliğidir. Su kaynaklarının kirlenmesi ve yer altı sularının kuruması da iklim değişikliğini tetikler. Bu konuda medyadan hep kötü haberler alıyoruz. Mesela; “Ege’nin önemli tarım arazilerini barındıran Menderes havzasında kuraklık yaşanıyor. Pamuk ambarı olarak bilinen Şanlıurfa’nın Suruç ilçesi bu sene de kurak geçecek. Porsuk barajında doluluk oranı yüzde otuzlara düştü. Barajlardaki su seviyesi düştü. Trakya bölgesinde kuraklık aldı başını gidiyor. Küresel ısınma Dünyayı tehdit ediyor. Dünya tatlı su kaynakları risk altında.” Benzeri birçok haberlerle sürekli morallerimiz bozulmakta.

Son yirmi yılda ekolojik değişimle birlikte suların kirlenmesi ve su kaynaklarının kuruması sonucu, çevredeki kullanılabilir su oranı azalmıştır. Çevremizdeki tatlı su kaynaklarının azalması, yağışların düşmesi hatta yağışların düzensiz olması, çay, ırmak ve göllerdeki su miktarının azalmasına ve tarımsal verimin düşmesine sebep olmaktadır. Bunun başlıca sebebi küresel ısınma ve doğal hayatın korunmamış olmasıdır. Bu durum nüfusu hızla artan Dünya için büyük tehlikedir. Hele hele Dünyadaki dengesiz gıda dağılımındaki uçurumu susuzluk daha da büyütecektir. Dünya nüfusunun artışıyla beraber artan ihtiyaçları karşılamak için doğal kaynakları tüketmek yerine dengeli ve adaletli paylaşımı seçmeliyiz. Bu anlamda Dünyanın ekolojisi yedi milyarı aşan insanlığa yetecek düzeyde yaratılmıştır. Fakat yedi milyarı da tüketen, kirleten ve öldüren insanlığı bu kaynaklar tabi ki kaldırmaz. Bu sebeple suyu fazla israf etmemeli her damlasını değerlendirmeliyiz. Yoksa hayatımıza anlam katan doğal güzelliklerin kalanını da kaybedeceğiz.

Su kaynaklarını bitirmek çok kolaydır. Dünya atmosferine salınan gazlar dünyanın ısınmasına neden olmaktadır. Bu da Dünyadaki sel felaketlerimin artmasına neden olmaktadır. Bu kaynakları tekrar kurtarıp insanoğlunun hizmetine sunmak daha meşakkatli ve zordur. Konunun finans boyutu da çok önemlidir. Ekolojik dengeyi tekrar kurmak için kurtarma çabaları da önemli bir finans ihtiyacını gerektirecektir.

Dünya insanlığı olarak kullandığımız suların atığını arıtmadan doğaya salmaktayız. Buharlaşıp gökyüzüne çıkan zehirli ve pis sular ekolojik dengeyi bozmaktadır. Kirli ve atık sular yüzünden de doğal denge bozulmaktadır. Bu su kaynaklarının, pis olarak doğaya dönmesi de sanayileşmenin bir sonucudur. Fabrikalar ve organize sanayi bölgeleri yerleşim yerleri ile iç içe girmiştir. Fabrikaların atıkları, lağım suları ve çöpler çevreyi ve suları kirletmektedir. Bunların kirlenmesini önlemek de yine öncelikle kirleten firmalarımıza düşmektedir. Fabrikalarımız deniz, çevre ve havayı kirletmeyecek şekilde yapılmalıdır. Su şebekeleri ve kanalizasyonlar, şehrin nüfusu ve şehrin gelişme ölçüsü göz önünde bulundurularak planlanmalı ve her şeyin ötesinde ciddi ciddi denetlenmelidir. İş işten geçmeden…

Dünyada yağış düzensizliği arttıkça yer altı sularının kullanımı da artmaktadır. Dünyada yaşayan insanların birçoğu su ihtiyacını açtığı su kuyularından ve şebekelerden sağlamaktadır. Yer altı sularının su seviyesi her yıl düşmektedir. Yer altı sularının kullanımına bir sınır getirilmezse kuraklık daha da artacaktır.

Buzulların erimesi insanları ve hayvanları çok ciddi derecede etkileyecektir. Yaşadığımız felaketler, fırtınalar, iklim değişikliği yıldırım hızıyla ilerliyor. Küresel ısınmanın ve Dünya nüfus dengesizliğinin ortaya çıkarmış olduğu bu ürkütücü tablodan bizleri kurtaracak ve bizlere zaman kazandıracak teknolojiye sahip ülkeler bir an önce harekete geçmeli ve Dünyayı daha yaşanır hale getirmelidir.

 

Nuri KAYA

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: sevare