TRAFİK NASIL ACABA?

Türkiye’ de İstanbul’dan başka “trafik nasıl acaba” sorusunun sorulduğu neresi vardır bilmiyorum.
İstanbul’da tüm planların başında trafik sorusu geliyor. Trafiğe göre yapılmalı tüm planlamalar… Aksi halde günün tümü İstanbul trafiğinde geçebilir.

Öyle ya, bu koca şehirde birileri günün her saatinde bir yerlere ulaşmaya çalışıyor. Kimisi işine, kimisi okuluna, kimisi sevdiğine, kimisi eğlencesine ve kimisi de amaçsızca gitmek istediği bir yerlere deniz yolu, demir yolu ve kara yolu ile ulaşmak istiyor. Kâh özel aracı ile kâh toplu taşıma araçları ile.

2006 yılında geldiğim İstanbul’da artarak devam eden tek şey trafik! Yapılan tüm çalışmalara rağmen, trafiğin her geçen gün artarak devam ettiği kent İstanbul.

İstanbul’un her tarafı trafikte ilerleyemeyen modern araçlar ile doldu. Başta arazi araçları olmak üzere bu araçların sayısı her geçen gün artıyor.

Sabahları Boğaziçi Köprüsü üzerinde oluşan trafiği gördükçe hep şu soruyu sorarım. Bu kadar araç sahibinin hepsi mi patron? Zira köprü yolunda oluşan trafiğe göre insanların köprüden geçip işlerine ulaşmaları en iyi ihtimalle saat 11’i bulur. Mesai saat 11 de başlamayacağına göre hepsi patron olmalı diyip geçiyorum.

Trafikte harcanan ve fırsata çevrilmeyen “zaman” en acıdığım zamandır. Gerçekten İstanbul trafiğinde harcanan zamanın ülke ekonomisine olan zararı (harcanan zaman, kullanılan akaryakıt, yolların ve araçların eskimesi vb. sorunlar) bir tez konusu olacak ve araştırmaya değecek bir konu. Ancak, akaryakıttan alınan vergiler, köprü ücretleri, araç vergileri vb. devlet gelirlerini düşününce, konunun araştırılmasının ülke ekonomisine trafikten sağlanan vergi gelirleri ve İstanbul trafiğinin iyileştirilmesinin vergi gelirlerine etkisi doğrultusunda yapılmasının daha yararlı olacağı kanaati oluşuyor.

İstanbul’da toplu taşımada en büyük telaş yer bulma. Gençler dua ediyor ki “bir yaşlıya denk gelmesek”, yaşlılar dua ediyor ki “yer verecek bir gence denk gelsek”. Bazen toplu taşımada çekilen ve sosyal medyada yer alan fotoğraflara şahit oluyoruz. Gerçekten yaşlılara yer vermeyen gençlere rastlıyoruz. Yaşlı insanına sahip çıkmak toplumsal bir erdemdir. Saygının ve adabın gereğidir. Ancak bu erdemi düşünürken herkesin rahatça yolculuk yapabileceği, yaşlıların ve gençlerin rahatça oturarak yolculuk yapacağı toplu taşıma ağlarının gerçekleştirilmesini hedeflemeyiz. Çünkü bir taraftan genç nüfusun artmasını ülke olarak isterken diğer taraftan toplu taşıma sorununun sadece yaşlılara yer veren gençler ile çözülmeyeceğini düşünmememiz lazım.

Gerçekten bazen trafikte üç dört saate varan ve sürekli dur kalk yapan bir otobüste genç ne yapsın yaşlı ne yapsın. Toplu taşımada refah ve erdem, herkesin oturarak seyahat edebileceği toplu taşıma araçlarında, istisnai olarak ayakta kalan yaşlılara yer vermekte yarışan gençlerin oluştuğunda sağlanacaktır.

2012 yılında bir vesile ile Almanya’ya gitmiştim. Gerçekten ulaşım araçları çok modern ve başlıca ulaşım araçları toplu taşıma. Ayakta seyahat eden çok az insana şahit oldum. Zaten ulaşacakları yerlere genelde çok zaman kaybetmeden ulaşılabiliyor ve insanların her zaman ellerinde okuyacakları bir gazete veya kitap mevcut. Türkiye’de toplu taşımada okumanın azlığından bahsedilir hep. Peki bende buradan sormak istiyorum. En büyük hayali metrobüste yer bulmak olan bir vatandaşın, ne kadar kitap ya da gazete okumak hedefi ya da hayali vardır?

Tabi bunları söylerken ulaşım ağına yapılan yatırımları inkar etmek nankörlük olur. Yapılan ve devam eden metro yatırımları,metrobüs, Marmaray, modernize edilen belediye otobüsleri ve vapurlar hepsi de sonuçta ulaşım adına güzel şeyler. Ancak ulaşım nüfus ile yakından ilişkilidir. İstanbul’un nüfusu kontrol altına alınmadıkça ulaşımı kontrol edilemeyecektir. Tabi ki Dünyanın tüm büyük şehirlerinde ulaşım ve ulaşımda oluşan trafik sorundur. Ancak bu sorun diğer ülkelerde büyük yatırımlar ve yaptırımlar ile çözülmüştür ya da çözülmeye çalışılmaktadır.

Nüfus ve göç ile birlikte düşünülerek çözüme ulaşılacak bir politika hedeflenmelidir.

Son yıllarda artan ancak hala ciddi yatırım isteyen metro hatları toplu ulaşımın en temel aracı olmalıdır. Ülkemiz maalesef metro ağına verilmesi gereken önemi çok geç anladı. Zaten değeri geç anlaşılan ya da ihmal edilen metro hatlarının da açılmasını hem ciddi yatırımlar gerektirmesi hem de yapımının uzun zaman alması nedeni ile uzun vadeli olarak düşünmek lazım.

Trafikte erdem ise apayrı bir konu. Emniyet şeritlerinde tıkanan trafiği ve ilerleyemeyen ambulansları gördükçe insan kahroluyor. Emniyet şeridini ihlal etmenin cezasını göze alan birisi için eğer cezayı da ödeyecek maddi durumu da var ise ihlal çok normal bir durum. Zaten şansa trafik polisi de yok ise emniyet şeridini ihlal eden vatandaş mutlu mesut ve erdemli (!) bir şekilde gideceği yere ulaşmaktadır. Ceza yediğinde duyduğu vicdani azabını emniyet şeridi tıkandığında ilerleyemeyen bir ambulans gördüğünde duymayan toplumdan kusura bakmayalım ama erdemli toplum olması beklenilemez.

Dolmuş, minibüs ve taksilerin ambulans, itfaiye ve hatta polis araçlarından dahi ayrıcalıklı olmadığı, kuralları tanımaya mecbur olduğu ve geçiş üstünlüğüne sahip olmadığı bir trafikte yatırımlar çok daha anlamlı olacaktır.

Sonuç olarak İstanbul’da ulaşım (trafik) sorunu uzun vadeli çözüm gerektiren ve çok yönlü düşünülmesi gereken bir husustur. Tabi burada İstanbul’un trafik levhalarının yönlendiriciliğinin mükemmel olduğunu da ifade etmek isterim. Gerçekten levha sistemi Türkiye’nin hiçbir yerinde olmayacak derecede güzel tasarlanmış. Yanı sıra bazen bir başka şehirde trafikte yaşanan en ufak bir sorunda ortaya çıkan tahammülsüzlükleri gördükçe İstanbul’da (taksi, dolmuş ve minibüsler hariç) ciddi bir anlayış ve saygının da var olduğunu ifade etmek isterim.

Herkesin metrobüste oturarak seyahat edeceği, metro ulaşımın geliştiği, oturarak seyahat eden insanların bol bol okuduğu, gençlerin yaşlılara yer verdiği ve bundan da gençlerin mutlu olduğu, “trafik nasıl” demeden yapabileceğimiz nice seyahatlere…

Unutmayalım ki, gelişmiş ülkelerde zengin insanlar da toplu taşıma kullanmaktadır. Gelişmiş toplumun en önemli ölçütlerinden bir tanesinin de toplu taşıma kullanımı olduğu unutulmamalıdır.

 

FATİH ŞAHBAZ
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: sevare