Son yıllarda özellikle de Orta Asya ülkelerinde karışıklık olsa da ülkelerin ekonomisi gün geçtikçe büyüyor ya da değişiyor, teknolojinin kullanımı ise inanılmaz bir hızda gelişiyor. Marka olmuş ticari kurum ve kuruluşlar arasında müthiş bir rekabet ortamı oluşmuş durumda. Bir hikâye anlatılır: İki arkadaş yolda yürüyorlarmış bir anda arkada bir ayı belirmiş, iki arkadaştan birisi hemen normal ayakkabısını çıkarıp spor ayakkabısını giymiş ve koşmaya başlamış. Diğer arkadaşı birazda alaycı bir şekilde arkadan “Neden ayakkabını değiştiriyorsun, ayıdan daha mı hızlı koşacağını zannediyorsun?” demiş. Arkadaşının bu soruya cevabı manidardır: “Ayıdan daha hızlı koşamam ama senden daha hızlı koşarım!”
İnsan; dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren anlam arayışı içine giren bir varlıktır. Çocukluk döneminde ki “Bu ne?” sorusunun yerini gençlik döneminde daha çok “Nasıl?” ve “Neden?” soruları alır. Hayata ayak uydurmak için de iyi bir lidere ihtiyacı vardır. Lider; “etkileyendir”, “yöneten” değil. Yürekten takip edilendir. Ailede de ebeveynler, içerisinde bulundukları aile sisteminin atan nabzı gibidirler. Çocuklarını, gönülden etkilemek, güzel ilkeler, değerler ve inançlar ile yoğurabilmek adına, anne babanın liderliği toplumu da etkileyecektir. Aslında liderlik aileden başlar…
Liderlik konusu açıldığında her zaman aklıma Hz. Ömer’in şu hatırası gelir:
Hz. Ali anlatıyor: Bir gün Ömer’i, binekli olarak ve telaş içinde, hızlı hızlı giderken gördüm. “Ya emire’l-müminin nereye gidiyorsun?” diye sordum. “Devlete ait develerden biri kaçmış, onu aramaya gidiyorum” diye cevap verdi. O zaman ben “İnan ki, senden sonra bu milleti idare edecek olanlara ağır bir yük bırakıyorsun. Herkes senin yaptığını yapamaz.” dedim. Bunun üzerine şöyle söyledi: “Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselamı, hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, Fırat kenarında bir oğlak kaybolsa (yahut bir kurt bir koyunu kapsa) korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer’den sorulur!”
Ne kadar güzel bir kıssa değil mi? Lideri olduğunuz bir kurumda her konudan haberiniz olmalı, en ufak bir ayrıntıyı bile kaçırmamalısınız. Yoksa ahiretteki vebalini siz düşünün. Çünkü ilgili olduğunuz kurumda yapılan her bir günah, her bir eziyet ve her bir yanlış size otomatik yazılıyor. İleride de haberiniz olmasa bile sizden soruluyor.
Peki, iyi bir liderin vasıfları neler olmalıdır? Bu konu hakkında biraz fikir jimnastiği yapmakta fayda vardır. İyi bir liderde görebileceğimiz özellikleri şöyle sıralayabiliriz ve herkes kendi dağarcığında bunları artırabilir:
İyi bir lider dinlemeyi bilmelidir. Ernest Hemingway şöyle der: “Dinlemeyi severim. İnsanları dikkatle dinleyerek çok şey öğrendim. Çoğu insan karşısındakini hiç dinlemez.” Liderin bir konuda her iki tarafı da dinledikten sonra karar vermesi gerekir ki bu da onun en az hata yapmasına yol açar. Dertler dinlendikçe hafifler, erişilme kolaylaştıkça verim artar.
İyi bir lider tevazu sahibi olmalıdır, makamındaki vakurluğunu, dışarıda evinde ya da sosyal ortamlarda hissettirmemelidir. Etrafına pozitif enerji yaymalıdır ki, istisnasız herkes görevini hakkı ile yapabilsin. Gerektiğinde herkesten fazla çalışmalıdır. Bunu gören kişiler şevke gelip kendi çalışma alanlarından farklı alanlara da yelken açabilsinler.
Lider mutlu ise herkes mutludur, onun enerjisi herkese sirayet eder, bunu unutmamalıdır.
Eli açık olmalıdır, “liderimiz ne kadar cömertmiş” diye herkesin dilinde dolaşmalıdır.
Şeffaf olmalı, asla yalan söylememelidir. Birine farklı diğerine farklı konuşmamalıdır. Eninde sonunda söylediklerinin ortaya çıkacağını bilmelidir. Yarın mahcup olma ihtimali de vardır.
Bir lider ekibini sevmeli ve herkesi kabiliyetine göre değerlendirmelidir. Yani takım oyunu esastır. Başarı da böyle gelir zaten.
Az vaatte bulunmalı, ama çok iş yapmalıdır. Eleştirilere açık olmalı ki, yaptığı yanlışı erkenden fark edebilsin. Geçmişle barışık olmalı, gelecek hep hedefi olmalıdır. Geçmişi devamlı karalamakla hiçbir hedefine varamayacağını bilmelidir.
Sorumluluk sahibi olmalıdır. Her gelen konuyu dikkate almalı, yapabileceklerini yapabilmeli, yapamayacağı hususları da açıkça bildirmelidir. Notlar alıp yapmamak, belli bir zaman sonra güvensizliği getirecektir.
İnatçılık kelimesi artık raflarda kalkmalıdır. Her konuya açık olmalı, kendisini her alanda geliştirebilmelidir, değişebilme özelliği de olmalıdır. Kitap okumalı, herhangi bir alanda spor yapmalı, topluma karışmalıdır.
Albert Einstein “Eğer bir olayı basit bir şekilde açıklayamıyorsanız, onu yeterince anlamamışsınız demektir.” demiştir. Ne kadar da doğru bir cümle. Lider, karmaşık projeleri ya da olayları basite indirgeyebilme kabiliyetini göstermelidir.
En önemlisi de ahde vefa göstermelidir. Kendisine ya da kurumuna yapılan bir iyiliği asla unutmamalı ve teşekkür etmesini bilmelidir.
Bu özellikler aslında uzar da uzar. Herhangi bir kişi “bu lider benim liderimdir” diyebildiği zaman, işte o lider iyi bir liderdir.
Prof. Dr. Hamdi Temel