Her akşam yâr zülfünü perîşan kılan eylül
Geceler mehtap diye hüzne çıkılan eylül
Her seherde yeniden kurulan kaleleri
Gurupda rüzgâr ile tekrar yıkılan eylül
EYLÜL MUSİKİSİ
Yaşlı bir meşeyle söyleşen rüzgâr
Âleme incecik yayılan sızı…
Düşüyor dallardan yapraklar sarı
Veda şarkısına duruyor kuşlar
Örtüyor içimde hatıraları
Ulu meşe, hisli rüzgâr ve eylül
Bahtımın sarıya çalan yıldızı
Hissediyor kalbim hüznü derinden
Uzanıyor ufka yorgun bakışlar
Kararıyor gökler âh kederinden!
Aşkın, ayrılığın, bir de ölümün
Geziniyor yağmur, perdelerinden
EYLÜLE VEDA
Yılkı rüzgârlar gibi gidiyorsun ah eylül!
Neylesin bıraktığın hüzün yükünü bülbül?
Al benize sapsarı nişan düşürdün; ince
Bağda yeşil yaprağa bâdı hazan değince
Güneş zevalden yana nâçar boynun eğince
Sızlattı gönül telin, mızrabın olan kâkül
Dil gamgin, dide nemnak, serde sevda dumanı
Katre katre yağdıkça hüzün incitir canı
Dizdin ya müjgânına dehrin inci mercanı
Güz için için yangın, gönül arta kalan kül
Gül boynunda kemendi, gidiyor ya bak eylül!
Yer suskun, bahçe viran, gökle figan et bülbül!
EYLÜL VE YAĞMUR
“İlk eylül yağmurunda…”
Günler eylül olurken, ilk yağmurlar yağarken
İnciler damla damla dökülürken toprağa
Ve toprağın buğusu gökyüzüne ağarken
İşte o dem bakarak boz bulanık ırmağa
Sular çağladığında
Ne olur beni anla!
Yağmur yağıyor cânâ, savruluyor bulutlar
Muştu gibi düşüyor toprağa her bir damla
Dirilmek üzere kabre gömülüyor umutlar
Suzinakta yüreğim savruluyor hüzzamla
Gökler ağladığında
Ne olur beni anla!
Toprakla su visalde, hicabını tuttu gün
Ve eylül bu asude sevgililer hanesi
Sürer nevbahara dek ipil ipil bu düğün
Bulutlardan beslenir mutluluk peymanesi
Gök kuşaklandığında
Ne olur beni anla!
Şaban ÇETİN
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ