SORGUN’DA TERZİLİK

KÖHNE-İ KEBİR KARYESİ’NDE MUKİM AHALİ-İ İSLAM’IN VE MÜTEMEKKİN EHLİ ZİMMET REAYA’NIN EMLAK VE ARAZİ VE HAYVANAT VE TEMETTUATININ MİKTARINI MÜBEYYİN DEFTERDE (MİLADİ 1844-1845, HİCRİ 1260-1261) TERZİLİK İŞİ İLE UĞRAŞAN İKİ HANE KAYDININ BULUNDUĞU GÖRÜLMEKTEDİR.

Terzilik  işi ile uğraşan iki hane mensubundan biri Terzi Kirkor diğeri  Kamber Usta oğlu Minas  olarak yer almaktadır. (Sorgun Temettuat Defterleri / Cilt 3 / Sorgun Belediyesi Yayınları)

“SORGUN’DA YAŞAYANLARIN URBALARINI KİMLER DİKERDİ ?”

Böyle bir soruya muhatap olduğum için, hazır giyim furyasından önceki yıllarda, erkek ve kadın giysileri, Sorgun’da nasıl üretiliyordu konusunu, 75-80 yıl öncesinden itibaren hatırlamaya ve incelemeye başladım.

Taktir edersiniz ki giyinme ihtiyacı, sanırım insanlık tarihi kadar eskiye dayanır. Her kavmin, her toplumun iklim ve coğrafi koşullarına göre değişen, çok farklı giyim kuşam biçimleri olmuştur. Bunları müzelerde, tarih kitaplarında ya da ansiklopedilerde görebilmekteyiz. Bu giysi biçimleri; cinsiyete, kişinin yaptığı işe, mevsime ve zamanın modasına göre, oldukça değişiklikler göstermiştir. Bu değişiklikler o kadar ayrıntılıdır ki, bunları tasnif etmek beni aşar, zaten bu konu; benim uzmanlık alanımın da dışındadır.

Bugün sizlere; benim çocukluk ve gençlik yıllarımdaki (yaklaşık 1940-1970 yılları arası) Sorgun merkez ve köylerinde yaşayanların giysilerini, kimler, nasıl üretirlerdi sorusuna yanıt bulmaya çalışacağım.

Urba (elbise, giysi) diken sanatçıya “Terzi” denir. Hepinizin bildiği gibi, bu mesleğin Pir’i olarak Hz. İdris kabul edilir. Yani terziliğin tarihi, binlerce yıl eskiye dayanmaktadır. Bir elbise üretmek için; önce yeterli miktarda kumaş satın almak, o kumaşı kişinin bedenine uygun ölçülerde biçmek (kesmek), sonra da biçilmiş parçaları iğne ve iplikle birleştirerek (dikerek), giysiyi ortaya çıkarmak aşamalarından geçer.

Dikiş makinelerinin icadından önce, urbalar tamamen elde dikiliyorlardı. Teknolojik gelişmelere paralel olarak, seri dikiş diken makineler icat edilmişti. Önceleri el ya da ayak gücüyle çalışan dikiş makineleri, şimdilerde yerini, elektrikle çalışan modern makinelere bırakmıştır.

Teorik olarak, gözü gören, eli tutan her kişi; bir iğne ve biraz iplikle bir şeyler dikebilir. Örneğin; basit bir sökük, ya da giysideki küçük bir delik, dikilerek kapatılabilir. Kopan bir düğme dikilebilir, yırtılan bir pantolon paçası, geçici olarak tutturulabilir. Bu kabil işlerin daha da ileri aşamalarını, evlerde annelerimiz ya da ablalarımız amatörce yapabilirler. Hatta daha meraklı ve eli yatkın olanlar, basit iç çamaşırları, yelek ve fistan dahi dikebilirlerdi. Nitekim hazır giyim ve konfeksiyon furyasının bu kadar yaygınlaşmadığı 25-30 yıl öncesine kadar, köylerimizde ve kasabanın fakir kesimlerinde durum böyle idi.

Şimdi gelelim, Sorgundaki erkek ahalinin giysilerinin üretimine: Sorgunda yaşayan orta halli çiftçi, küçük esnaf, sanatkar ve kamuda çalışan erkeklerin, hemen hemen tamamı, giysilerini erkek terzilerinde diktirirlerdi.

Elbise diktirecek kişi, ekonomik gücüne ve zevkine göre yünlü ya da daha ucuz karışık bir kumaşı (tela ve astarıyla birlikte) manifaturacıdan satın alırdı. Kumaşın miktarı, kişinin boyuna göre terzi tarafından saptanır (çift en kumaşlarda 2,5-3 m. kadar).

 Kumaşı teslim alan terzi, kişinin ölçülerini alarak defterine not eder. Bu ölçüde; ceket için kol boyu, omuz genişliği ve ceketin uzunluğu ile modelinin nasıl olacağı, pantolon içinse; boyu, paça genişliği, apış arasından uzunluğu ve bel genişliği mezura (şerit metre) ile ölçülerek kaydedilir.

Terzinin iş yüküne göre, bir hafta ile 10 gün arasında kişi, ilk provaya çağrılır. Yaklaşık bir hafta sonra ikinci provaya, teslime yakın günlerde bir üçüncü provaya da gerek görülebilir.

Böylece kumaş terziye verildikten 2-3 hafta sonra elbise hazır hale gelebilir.

Bizim kuşağın insanları, bundan 30-40 yıl öncesine kadar, hep özel olarak terzide diktirirlerdi giysilerini. Köylerdeki kimi ileri gelen insanlar da (ağalar, zenginler, okumuş görenekli önderler) Sorgun’daki terzilere diktirirlerdi urbalarını ve paltolarını.

Ancak köydeki erkeklerin büyük çoğunluğu ve kasabadaki fakir insanlar, Sorgun Perşembe pazarına çuvallar içinde getirilip sergilenen, hazır dikilmiş şalvar ve ceketleri, üstlerinde deneyerek ve pazarlık ederek satın alırlardı. Bu hazır urbalar; çoğunlukla Kayseri, Adana, İzmir ve İstanbul gibi büyük şehirlerde ucuz kumaşlardan seri üretilen özensiz giysilerdi.

O yıllarda köylerde yaşayan insanların büyük çoğunluğu, çiftçilik ve hayvancılık yaptığı için, bu ucuz ve tek düze giysiler, günlük yaşamlarında onlar için tercih nedeni oluyordu.

Sorgun’daki erkek terzileri, mesleklerini profesyonelce icra ederlerdi. Genellikle dükkanları kasabanın çarşıya açılan bir sokağı üzerinde bulunurdu. Bu dükkanların belediyeden ruhsatları olurdu. Dükkanda bir ustanın liderliğinde, en az bir kalfa bir de çırak bulunurdu. Bazen iki ya da üç ustanın ortaklaşa dükkan açtığı da görülürdü.

Terzilik sanatı; usta çırak ilişkisi içinde öğrenilir ve terzi dükkanları, gecenin geç saatlerine kadar açık olurdu Bir terzi dükkanında, asgariden bulunması gereken alet ve malzeme şöyle idi: Bir ya da iki adet dikiş makinesi. Yaklaşık bire bir buçuk metre boyutlarında sağlam bir ahşap masa. Büyük bir ütü (bu ütüler Sorgun’a elektriğin geldiği 1951 yılına dek, çok ağır kömürlü ütülerdi). Birkaç sandalye, duvara monteli ahşap raflar, kumaş biçmek için iki adet güçlü makas, mezura (şerit metre), elbise askıları, dikiş iğneleri (çeşitli boydan), her renkten iplikler, çeşitli renk ve boydan düğmeler. İhtiyaç halinde başka eşya ve malzemeler de bulunurdu, elektriğin olmadığı yıllarda lüks lambası, soba, su testisi, v.s. gibi.

1940’LARDAN İTİBAREN SORGUN MERKEZDE DÜKKANI BULUNAN ERKEK TERZİLERİ, AŞAĞIDAKİ GİBİ SIRALANIRLAR:

1- Terzi Hüsnü (Alan) ve oğulları Hasan ve Selahattin Ustalar; Terzi Hüsnü Usta; hemen hemen benim tanıdığım terzi ustaları arasında en kıdemli olanı idi ve sadece onun dükkanı çarşı içindeydi.

2-Terzi Salih Usta (Murat) ve oğulları Lokman ve Süleyman; Yugoslavya göçmeni Salih Ustalar, bizim Karşıyaka Mahallesi’nde iskan edilmişlerdi. Oğlu Süleyman ilkokuldan sınıf arkadaşımdı. İleriki yıllarda ailece Bursa’ya göçmüşlerdi.

3-Terzi Muzaffer Usta (Mutlu); Babamın çok yakın ahbabı idi. İlk ve ortaöğrenim dönemimde, okul önlüğü ve elbiselerimi Muzaffer Usta dikerdi.

4-Terzi Mehmet Usta; O da Yugoslavya muhaciri idi ve bizim mahallede otururdu. Kızı Cevahir ilkokulda sınıf arkadaşımdı.

5- Terzi Eyüp Usta (Murat) ve kardeşleri Nuri ve İdris; Bunlar da Yugoslavya muhaciri ve bizim mahallede otururlardı. En küçük kardeşleri İdris, benden iki yaş büyük olmasına karşın, ilkokulda beraber okumuştuk. Sorgun’un en kaliteli terzisi olarak, Eyüp Ustalar öne çıkardı. İşlerini çok güvenli ve özenle yaparlardı. Üniversite yıllarımda elbiselerimi Eyüp Ustalara diktirirdim.

6- Terzi Kemal ve Ahmet Ustalar (Öngel); Bir süre terzilik yaptıktan sonra, işlerini başka sektöre (petrol istasyonu) çevirmişlerdi.

7- Terzi Salim Usta (Yücel); Terzi Hüsnü’nün yanında yetişen Salim Usta, askerden geldikten sonra kendi başına dükkan açmış, ancak bir süre çalıştıktan sonra, dükkanını kapatarak İstanbul’a göçmüştü.

8- Terzi Necip, Behçet ve Hacı Osman Ustalar; Üç ortaklı açtıkları dükkanlarından bir süre sonra Hacı Osman Usta ayrılarak bakkal dükkanı açmış, diğer iki ortak mesleklerini devam ettirmişlerdi. Daha çok kasabanın genç kuşağına elbise dikerlerdi.

9- Terzi Hacı Ömer Usta (Koca); Sorgun’un Efendiler sülalesinden olan Hacı Ömer Usta, Alcı köyünden Kasım Kazancıklıoğlu’nun damadı, kadın şair Birsen Koca’nın eşidir. Bir süre Sorgun’da terzilik yaptıktan sonra, Ankara’ya göçmüşlerdir

10-Terzi Osman Usta ; Aslen Tipidere köyündendir. Dükkanı çarşı içindeydi. Bir süre terzilik yaptıktan sonra, asıl mesleğini bırakıp gazete bayiliğine başlamıştı.

11- Kaşif Akdoğan; Babamın yakın arkadaşı idi. 1965’de İstanbul’a göçmüştü. Kaşif Ustanın bana da elbise diktiğini hatırlarım. Dükkanı Haviş Hanımın evinin altındaydı.

12- Terzi Artin Usta; Kasap Mihran Ustanın damadı idi. Aslen Yozgat merkezdendi. Mihran ustanın kızı Sıranuş Hanım’la evlenince Sorguna gelip dükkan açmıştı. Ben Sorgun’dan ayrılıncaya dek orada idi. Sonrasını bilmiyorum.

Buraya kadar isimlerini yazdığım ustalar, benim çocukluk ve gençlik yıllarımda bildiğim ve hatırladığım kimselerdi. Ola ki atladığım ya da yetmişli yıllara doğru terzilik yapmaya başlayan kişiler bulunabilir. Onları tanımadığım için, o kişiler beni bağışlasınlar lütfen.

O günün terzileri, sadece takım elbise ve palto gibi giysileri değil, ilkokul çocuklarına önlük, genç kız ve gelin adaylarına o yılların modası tayyör denilen etek ve tek düğmeli kadın ceketi de dikerlerdi. Tayyör Üzerine en yetkin terzi, Eyüp Ustalar idi. Kimi bayan öğretmenlerin de tayyörlerini, Eyüp Ustalara diktirdiğini hatırlarım.

ŞİMDİ DE SORGUN’DAKİ KADINLARIN NASIL GİYİNDİĞİ VE O GİYSİLERİN NASIL ÜRETİLDİĞİ KONUSUNA BİR GÖZ ATALIM:

Hemen hemen her ailede (anne, abla, teyze, hala, yenge) gibi bir hanımın eli iğne iplik tutar don, gömlek ve de basit giysiler üretebilirdi. Özellikle bebek ve çocuk urbalarını anneleri özenle dikebilirdi. Keza; yelek, önlük, patik gibi giysileri, yünden örebilirdi. Oya örmeyi ya da kaneviçe işlemeyi bilen her genç kız, anne olduktan sonra; eşine, kendine ve çocuklarına yün giysiler ve patiskadan iç çamaşırları biçerek eliyle onları dikebilirdi. Hanımların hepsi olmasa bile, büyük çoğunluğu bu kabil becerilere sahiptiler. Ayrıca sökük dikmeyi ya da elbisenin yırtılan bir yerini yamamayı ustalıkla becerebilirlerdi. Hatta kendilerine, uzun paçalı don, gömlek ve çalışırken sırta giyilen işlikleri bile elleriyle dikerek üretebilirlerdi. Ancak elde dikmek bir hayli yorucu ve zaman alıcı olduğu için, entari ya da fistan denilen büyük giysileri, üç etekleri, boy bürük denilen dışarı örtülerini (ferace) evinde dikiş makinesi olan kadın terzilerine diktirirlerdi. Keza gelin olacak kızların, nişan elbiseleri ve beyaz gelinliklerini de kadın terzileri dikerdi.

1940’lı ve 50’li yıllarda, dikiş makineleri sadece kadın terzilerinde bulunduğundan ve makine ile dikiş dikme bir sanat dalı ve beceri istediğinden, zor ve dikilmeleri ustalık isteyen giysiler, ancak kadın terzilerinde diktirilirdi. Kırsal kesim kadınları ise bildiğim kadarı ile her türlü giysilerini kendileri dikip üretirlerdi. Belki Sorgun’a çok yakın bulunan köylerin ya da ileri gelen zengin köylü ailelerin, kadın terzilerine elbise diktirmeye gelenleri bulunabilirdi. Bu konuda kesin bir bilgiye sahip değilim. Ancak benden 10 yaş büyük ablam Tekmile Kocatepe’nin ifadesine göre; onun genç kızlık dönemlerinde dayımların köyü Gedikhasanlı’da tüm kadınlar, her türlü giysilerini kendileri ellerinde dikerlermiş.

BİR ZAMANLAR SORGUN’DAKİ KADIN TERZİLERİN LİSTESİ, AŞAĞIDAKİ GİBİDİR:

1- İzzetli’nin Hanife Kadın; Tatar asıllıdır, demirci Fazlı Ustanın karısıdır. Oğlu Muammer, ortaokulda sınıf arkadaşımdı. Kızı Münevver, Yozgat Kız Öğretmen Okulu mezunudur. Sorgun’un çok tanınmış bir kadın terzisidir. Evinin bir odası tamamen terzi dükkanı gibidir. Elle çalışan bir dikiş makinesi vardı. Anam ve bacım, elbiselerini çoğunlukla Terzi Hanife Kadın’a diktirirlerdi.

2-Gülinar Torun; Belediye fen memuru Hasan Emmi’nin karısıdır. Yakın komşu ve akrabalarının elbiselerini dikerdi. Çok geniş bir müşteri kitlesi yoktu. Elle çalışan bir dikiş makinesine sahipti.

3-Kiremitçiler’in Kara adıyla bilinen terzi İfakat Kadın; Bu terzinin de geniş bir müşteri kitlesi yoktu. Daha çok kendi yakınlarına hizmet verirdi.

4-Yozgatlı Emine Kadın; Eşinin Sorgun’da görev almasıyla buraya gelmişler ve Çay Mahallesi’nde Bekir Hoca’nın kiracısı olmuşlardı. Beş yıl kadar mesleğini Sorgun’da icra etmiş,  eşinin tayini nedeni ile fazla çevre  edinemeden göçmüşlerdi.

5-Terzi Tüverci Kadın; kemancı Nazar’ın karısı idi. Ermeni asıllı bu vatandaşlar da Yozgat’tan buraya geçici bir süre gelmişler, kocası düğünlerde keman çalmış, kadın da terzilik yapmıştı. Müşteri kitlesi tatminkar olmayınca, geri Yozgat’a göçmüşlerdi.

6-Terzi Sıranuş Abla; Kasap Mihran Usta’nın Kızı olan terzi Sıranuş, bir dönem Sorgun’un en ünlü kadın terzisi olarak isim yapmıştı. Modayı takıp eden Sıranuş, genç kızların nişan ve düğün elbiselerini özenle diker, herkesin beğenisini kazanırdı. Bacımın gelinliğini de o dikmişti. Evlenince, eşi Artin Abi de Sorgun’da terzi dükkanı açmıştı. Onlar uzun yıllar Sorgun’da çalıştıktan sonra Yozgat’a göçmüşlerdi.

7- Terzi Aygün Hanım; Terzi Sıranuş kadar ünlü bir kadın terzisiydi. Sorgunun yerlilerinden Tenekeci Hacı Ahmet Usta’nın kız kardeşi ve Yaşar Tüzüner’in eşi idi. Okuma yazmayı bile kendi kendine öğrenen çok zeki ve yetenekli bir kadın terzisi idi. Modayı takip ederdi. Kasabanın ileri gelen aileleri ve tüm kamuda çalışan kadınlarla kamu görevlilerinin eşleri, elbiselerini Aygün Hanıma diktirirlerdi. Evinin iki odasını terzi atölyesi haline getiren Aygün Hanım’ın yanında, her zaman 4-5 tane çıraklık yapan kız bulunurdu. Ayrıca her yıl genç kız ve kadınlara biçki dikiş kursu açardı. Aygün Hanım; bir dönem Sorgun’da kadın terziliği üzerine damgasını vurmuştu.

8 Terzi Mübeccel Hanım;Yozgat’tan Sorgun’a gelin gelen bu terzi, kız enstitüsü mezunudur. Çok kaliteli biçim ve dikimi vardı. Kısa süreli Sorgun’da terzilik yapan Mübeccel Hanım, eşinin yöre dışı görevi nedeni ile Sorgun’dan ayrılmıştı.

9-Terzi Nimet Hanım; Miktatlar’ın Osman’ın eşi olan Nimet Hanım, yakın çevresine amatörce hizmet vermiş bir terziydi. Yaygın bir çevresi olmamıştı.

 10-Terzi Takü Hanım; Berber Aram Usta’nın oğlu Nurhan’ın eşidir. Çok dar bir çevrede mesleğini icra etmiş, sonra da Sorgun’dan göçmüşlerdi.

Seksenli yıllara doğru halk eğitim merkezlerinin açtıkları, kadınlarımıza yönelik düzenli biçki dikiş kursları ile hemen hemen her evde okuma yazma bilen kızlarımız ve genç hanımlarımız bu kurslara katılmışlar ve yakın çevrelerine amatörce hizmet vermeye başlamışlardır. Alım gücünün artması ve dikiş makinelerinin de ucuzlamasıyla, bu kursları bitiren hemen her kızımız ve gelinimiz dikiş makinesi sahibi olmuş ve aile bireylerinin ufak tefek giysilerini üretebilir hale gelmişlerdi.

Günümüzde artık; doruk noktasına ulaşan her türlü hazır giyim eşyasının bol miktarda halka arz edilmesi, klasik anlamda terzilik mesleğinin de yavaş, yavaş yok olmasına yol açmıştır…

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Prof. Dr. Rauf Yücel

Author: yasin66
İsim: YASİN AĞAN

Bir yanıt yazın