Yohluh

Onnar yohluh dolu bi geçmişden geliyolardı…

“Siz yohluh gormediniz, yohluğu bilmiyonuz!” diyerek söze başlallar, harp zamannarında ayahlarındaki deri çarığı yedikleri gunner olduğundan, yazı yabanda tezek arayıp içindeki arpa, buğday danelerini ayıtlayıp yediklerinden bahsedellerdi.

“Çayı nerde buluyodun, şekeri nerde buluyodun?” diye başladıhları sohbetlerde, demleyip içtikleri çayı atmayıp gurudup tekrar demleyip tekrar içtiklerini, çaya şeker yerine bekmez goyduhlarını annadıllardı.

“Şimdikilere ne var!” deller, çetin gış aylarını, gurduhları sekilerde hayvannarın ısıttığı ahırda geçirdiklerini, çıraynan aydınnandıhlarını söylellerdi.

“Yol nerdeydi , bel nerdeydi, vesaiti nerden buluyodun!” diye  lafa gireller, Perşembe bazarına gelmek için, zabah namazından soğna atınan, eşşağnen, gağnıynan, bazan da yayan yapıldah yollara düştüklerini dile getirillerdi.

Hiç bi şeyi golay golay atmazlardı. Ne gadar esgirse esgisin gıyamazlardı bişeyi atmıya.“Nesi var, sapasağlam!“ ya da “yazıh gunah, atılır mı?” deller  atmazlardı hiç bi şeyi…

Diz gapağandan yırtılan pantulları, dirsağanden açılan gomlekleri yamallardı.

İpi gaçıp bi tarafından sokülen gazağı tüm soküp, ipiynen yeniden gazah örüp tekrar  giyellerdi.

Artıh bi urgan parçasını pantullarına palasga olarah bağlallardı.

Onnar yohluh dolu bi geçmişden geliyolardı…

 

Adnan KORKMAZ

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: Yönetici