Ahşamları gavağa selviye dünemiş, alaca bulaca gara guşlar gibi yorgun argın gapının önüne yığılırdı gara lastik ayaggabılar. Burunları gara yapıya, ahşap gapıya dönük…
Gurk tavuğun peşindeki cücükler gibi bi örnek tek renkdiler. Harmanın tozu, tarlanın toprağı, yolların çamuru olurdu üstlerinde süs. Biri yohsa diğeri diyenin hesabı.
Gara lastik dediğin, ya soğugguyuydu ya gıslavet. Soğugguyu ekseri asdarsız olurdu. İçiynen dışının fargı yohdu. İçi dışına çevrilse topuh hariç farh edilmezdi. Geyildikçe bozarırdı garası. Burun gısmının ortasından bi çızgı inerdi.
Cızgının sağında solunda aşağı doğru alt alta sıralı mercimek gibi iki üç yuvarlah olurdu. Cızlavıt da dedikleri gıslavet ise dışı parlah komür garası, içi gül gurusu asdarlıydı. Garda gışda gaymasın deyin altı pütür pütürdü. Gışın mesinen de giyilirdi.
Ahşam sabaha erince burunları çatal gapıya çevrilirdi gara lasdiklerin. Yiyecek için yuvadan uçan guşlar gibi yeniden harmana, yeniden tarlaya yönelirlerdi. Yeni toz, yeni toprah lazımdı yeni umut için.
Adnan KORKMAZ
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ