Işık suya değince
Rengini ele verir
Yeşilini yaprağa
Alını güle verir.
İsmail BÜYÜKEROL, böylesine güzel sözler söyleyebilecek duyguya sahip kıymetli bir Anadolu insanı.
1960 Yozgat, Sorgun, Dişli köyü doğumlu. Babası Dişli köyü eşrafından rahmetli Mehmet BÜYÜKEROL, annesi yine rahmete kavuşmuş olan Memnune BÜYÜKEROL. 3 kız 3 erkek olmak üzere 6 kardeşi var. Allah bağışlasın 6 tane kız çocuğu var. 27 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra 2006 yılında, bildiğim kadarıyla, kendi isteğiyle emekli oldu. Erken bir emeklilik.
Yozgat’ın, Sorgun’un gizli kalmış değerlerindendir İsmail BÜYÜKEROL. Suların Sevdası, Gölgeler, Asker Kınası, Işık Suya Değince isimler ile şiir kitapları yayınlanmıştır.
Şiir’i şu şekilde tarif ediyor:
Şiir sözün sanatlısı
Sesin çiçek açmasıdır
Işığın suya değince
Renklerini saçmasıdır
Şiir sözün en tatlısı
Sesin kalbe akmasıdır
Duyduğumuz bir özlemin
Ruhumuzu yakmasıdır.
Şiir, ancak bir şair tarafından bu kadar güzel tarif edilebilir!
İsmail Büyükerol, şiir yoluyla; İnanç, Maneviyat, Vatan, Millet, İnsan, Doğa, Çevre, Canlı, Kültür, Gelenek, Görenek, Tarih, Sosyal Yaşam, Şehitlik ve Aşk gibi konulardaki duygu ve düşüncelerini ifade etmiş ve bu konularda Türkiye’ye malolmuş çok güzel şiirler yazmıştır. Bildiğim kadarıyla 70’e yakın şiir yazmıştır ve bunlardan bazıları bestelenmiş, ülke çapında ünlü edebiyatçıların, sanatçıların, şairlerin övgüsüne layık olmuştur.
Pınar, havuz ve su vasıtasıyla özgürlük “Suların Sevdası” şiirinde şu şekilde ifade edilmiştir.
Acırım bir havuza mahkum düşen sulara,
Bırakın yatağından çağlayarak hep aksın. (Suların Sevdası)
Dünya’daki yalnızlığımızı, samimiyetsiz davranışları ve aç gözlülüğü “Roben Sonum” ve “Aynaların Arkasında” şiirinde anlatmıştır İsmail BÜYÜKEROL.
Dünya ıssız bir ada
Ben sanki Robenson’um
Sevenlerim olsa da
Yalnızlık benim sonum
Gariplik belli sonum (Roben Sonum)
Gün gibi ortada kaldım gün ortasında
Üzüldüm
Ağlayasım geldi yalnızlığıma
Bunca dostun arasında
Bıktım metalik gri gülüşlerden
Üşüdüm, ürperdim
Utandım kendi aldanmışlığıma
Aç kurtların sofrasında (Aynaların Arkasında)
“Aşk” isimli şiirde aşkın en güzel tanımlarından biri yapılmıştır.
Aşk ne sanat ne de ilim
Okumakla biter sanma
Gönül tezgah ömür kilim
Dokumakla biter sanma
Gerçeği var yalanı var
Sınırsız bir alanı var
Taa mahşere kalanı var
Yaşamakla biter sanma
Aşk denince akıl durur
Dil tutulur damak kurur
Ölüm bile unutulur
Kavuşmakla biter sanma…..
Mutluluğun tarifi zordur. “Ben Rüya Görüyorum” isimli şiirde müthiş bir mutluluk tarifi yapılmıştır.
Bu gece dolunay var
Yıldızlar ışıl ışıl
Serin tatlı bir rüzgar
Yapraklar hışıl hışıl
Kollarımda bir güzel
Uyuyor mışıl mışıl
Şöminede odunlar
Yanıyor çıtır çıtır
Pencereye bir yağmur
Vuruyor pıtır pıtır
Yüreğim mutluluktan
Adeta kıpır kıpır
“Gazel ve Güzel” isimli şiirde dünyanın fani, ömrün kısa olduğu anlatılmaktadır.
Doğumun öncesi ezel
Ölümün sonrası ebettir
Filize diyor ki sararan gazel
Bahar ne yazık ki az bir müddettir
“Zaman” isimli şiirde akıp giden ve durdurulamayan zaman anlatılmıştır.
Saat tik taklarından
Takvim yapraklarından
Şehrin sokaklarından
Akıp gidiyor zaman
Sayılı nefesimiz
Sayısız hevesimiz
Bir hatıra resmimiz
Bakıp gidiyor zaman
Dalındaki şu çiçek
Gün gelip dökülecek
Ne acı ki son gerçek
Yakıp gidiyor zaman
“Asker Kınası” şiirinde İsmail BÜYÜKEROL, vatanı müdafaa uğrunda şehit olan bir şehidimizin anasının yürek yakan yakarışlarını kelimelere dökmüştür.
Dün gece yavrumu rüyamda gördüm
Yün çorap istedi uyandım ördüm
Zarfa Şırnak yazıp postaya verdim
Askerin anası erinmez imiş
Tez geçti zaman dört ay kalmıştı
Kuşkunun yerini umut almıştı
Cansız hayalim diye resim salmıştı
Belki de gidip gelinmez imiş
Nöbete giderken gününü saymış
Oh demiş içinden son iki aymış
Görmedik, o gece bir yıldız kaymış
Yıldız sahibine görünmez imiş
Soğukmuş oralar her taraf karmış
Dağları amansız yolları darmış
Bastığı yerde de bir mayın varmış
Toprağa basarken bilinmez imiş
Al kanları beyaz kara dökülmüş
Kol kopmuş yavrumun topuk sökülmüş
Duydum ki Mehmed’im ölürken gülmüş
Halbuki ölürken gülünmez imiş
Yanası yanası yürek yanası
Yansa da ağlamaz şehit anası
Ananın yaktığı asker kınası
Kıyamete kadar silinmez imiş
“Türklüğün Son Bestesi” şiirinde güzel ülkemiz TÜRKİYE’mizin kuruluşu ve cumhuriyetin faziletleri, özgürlüğün kıymeti, gençliğin görevi anlatılıyor.
Devrilen ulu çınar uç verdi filizlendi
Cumhuriyet ışık oldu gülen göze gizlendi
Bir yol çizdik ATATÜRK, nesil nesil izlendi
Sönmeyecek bir daha özgürlük meşalesi
Ankara’da ilk meclis haykırdı aynı sesi…..
Türkiye Cumhuriyeti Türklüğün son bestesi
Haykırsın Türk gençliği, gururla aynı sesi.
“Hakkını Helal Et Dünya” şiirinde çevre konusu işlenerek, fütursuz tüketim ve doymaz bilmek isteklerimizle güzelim dünyamızı nasıl kirlettiğimiz anlatılarak, dünyadan helallik isteniyor.
Hakkını helal et dünya
Çok ekmeğini yedim
Onca suyunu tükettim
Ve üstelik tütün kokan nefesimle
Tertemiz havanı kirlettim
Hakkını helal et dünya
Yol ettim dağlarını
Çöl ettim bağlarını
Bir takvimde bitirdim
Bin yıllık çağlarını
Şımardım seldim
Ozonu deldim
Iklimler karılınca
Kapına geldim
Hakkını helal et dünya
İsmail BÜYÜKEROL insanı, toplumu doğrudan ilgilendiren birçok konuyu yazdığı şiirler vasıtasıyla işliyor. Sosyal konuları şiirsel bir dille işleyerek, mesajlar verebilmek meziyet isteyen bir iş. İsmail BÜYÜKEROL, yazdığı şiirlerle bunu başarabilmiş, Yozgat’ın Sorgun’un gizli kalmış değerlerinden bir tanesi.
SDK olarak, değerlerimizi tanıma ve tanıtma görevimiz çerçevesinde İsmail BÜYÜKEROL’un şiirlerini okuduk. Oldukça büyük keyif aldım kendi adıma. Bu vesileyle sizlerin dikkatine sunmaktan da büyük memnuniyet duymaktayım.
İsmail BÜYÜKEROL aynı zamanda SDK çalışmalarını yakından takip eden, Sorgun toplantılarının eksiksiz katılımcılarından biridir. Kendisine kıymetli şiirleri ve ayrıca SDK’ya verdiği destek için teşekkürü bir borç bilirim.
Hatip SORGUN
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ