“Selam eder gözlerinden öperim. Beni soracak olursan elhamdülillah iyiyim. Anam, babam nasıl? Benim yerime ellerinden öp. Sarı inek bızağıladı mı?
……………………………………………………..
Büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim… Allah’a emanet olun.”
Böyle başlar ve biter idi bütün mektuplar…
Bütün mektubu ezberlersin artık. Kokusunu ararsın her satırda. Kaç defa okuduğunu hatırlayamaz insan. Attığı her virgülde bir kere daha hüzünlenirsin. Özlemi iliklerine kadar hissettirir harflerin yamuk yazılışı. Özlem, hasret gurbet tenceresinde döner durur idi.
Sesini hayal edersin. Adını söylediği anları düşünürsün. Sevinçli sesi hep gözlerinde canlanır. Hüzünlü sesiyle bir defa daha üzülür insan.
Her okuduğunda bir kelime alır götürür uzak diyarlara… Yaşanmışlıklar vardır o harfler yumağında…
Çocuksun ve özlediğini gizlersin birçok gözlerden. Saklarsın gelen mektubu ve hislerini. Herkes özlemiştir. Ama ‘’özledim’’ demek yerine ‘çok özledi’ demek daha kolaydır çoğu zaman. Sobelenirsin. Seninle hafiften hafiften dalga geçerler. Yaşlar akıtmak isterler. Zaten o damlalar hazır bekler hep. Ama bir süre sonra birlikte hayale dalarsın.
**********
Çocukluğumuz, ayda bir gelecek olan bir sayfalık mektupları beklemekle geçti. Özlemlerimizi, hasretlerimizi dindiren o birkaç sayfalık kâğıt.
Ne idi bu kadar kıymetli kılan o kağıdı?
Tek iletişim yolu olarak kullanılması mıydı?
Daha başka nedeni ne idi peki?
Bence hasreti, özlemi, acıyı, kederi zihinde canlı tutmasıydı. Hayal etmekti. Belki de bize hayal etmeyi, düşünmeyi sağladığı içindi.
Uzakta olan ailemizin bir ferdini düşünmek için ne kadar zaman ayırabiliyoruz şimdilerde? Ya da bir sevdiğimizi?
Modern dünyanın hızlılığı bir şeyi en iyi şekilde yapmayı engellediği gibi sevgi, hasret, özlemimizi de engelledi. Bir anda ulaşmak/ulaşılmak mıydı acaba insanlığın istediği?
Babanızı özlemenize fırsatınız oluyor mu? Bir meseleyi babanızın nasıl çözebileceği ihtimallerini düşünerek birçok problemi çözme fırsatı var iken, şimdilerde kaynağa anında ulaşıp çözüm buluyoruz. Bu da odaklanma, geliştirme ve deneyimleme fırsatını yakalamamızı engelliyor.
Mektup, iletişim için vardi. Bir mektup, beklerken kızgınlıklarını, küslüklerini, nefretlerini teskin eder.
Sevdiğinden aldığın bir mektup, senin için uzun bir süre tekrar tekrar düşünme, güzel günleri hatırlamaya vesile olurdu.
Özlemek; durup düşünmek, yanlışlarını doğrularını net olarak görmektir. Yeni bir doğru hamle için fırsattır özlemek… İletişim çağı bunu elimizden aldı. Özlemeyi özler olduk.
Recep DAĞDEMİR
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ