2021 ÖSYM Yerleştirme Sonuçları ve Üniversiteler

Sorgun Düşünce Kulübü olarak memleketimizin öne çıkan değerleri, olayları ve gelişmelerini gündem etmeye çalışmaktayız. Sorgun özelinden hareketle Yozgat ve Türkiye’ye dair konular üzerinde görüşlerimizi bir dosya halinde yayınlamaktayız.

Bu ayki dosya konumuz ise Yozgat özelinde üniversite eğitimi ve bölüm tercihleri.

Adayların yaptıkları tercihlerin ardından ÖSYM yerleştirme sonuçlarını açıkladı. Açıklanan sonuçlara baktığımızda Bozok Üniversitesinin bazı bölümlerine tercih yapılmadığını gördük. Bu gibi durumlarda alışkanlık olarak hemen eleştirmeye, “Yozgat neden tercih edilmiyor” diyerek kendimizi, toprağımızı dövmeye başlarız.

25 yılını özel sektörde eğitimde geçirmiş biri olarak konu hakkında bir şeyler karalamam/araştırmam istendi. Konu hakkında birkaç şey yazmak için görev bana verildiğinde aynı toprakların bir ferdi olarak içimdeki ses “Bir şeyleri yine yapamıyoruz” şeklinde yükselmeye başladı. Bu sesin haklılığı/doğruluğu üzerine küçük bir araştırmaya ihtiyaç duydum.

Hareket noktamız biraz da Bozok Üniversitesinin Sosyoloji bölümünü tercih eden kimsenin olmayışı. Birçok hemşerim gibi kendimizi suçladık ama biraz detaylı araştırmaya başlayınca mevzu çok farklı bir noktaya evrildi. Bu sorun sadece Yozgat’ımıza ait değil tüm ülkemin gündemini ilgilendiren bir durum imiş.

Öncelikle “Üniversite ne demek? Fakülte ne anlama gelir? Üniversite bireyi yaşama nasıl hazırlar? Üniversiteye nasıl bir anlam yüklenmesi gerekir?” soruları üzerinden bazı değerlendirmelerde bulunmaya çalışacağım.

Akabinde, bu yılki yerleştirme sonuçları üzerine sayısal veriler ışığında sorunun tespitine dönük bilgi paylaşımında bulunacağım.

Son olarak, “Yozgat özelinden hareketle ülkemizde üniversite eğitimi yaşamımızın neresinde yer almalı?” sorusunun cevabını arayacağım.

Bir akademisyen değilim. O yüzden saha araştırmasından ziyade literatür taramalarını veri kabul edip onun üzerinden yorumlamaya çalışacağım konuyu. Yazımda haddimi aşmadan hissiyatımı yansıtmayı önceleyeceğim.

Üniversite Ne Demek?

TDK sözlüğüne göre üniversite; bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip, yüksek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksekokul vb. kuruluş ve birimlerden oluşan öğretim kurumudur.

Bu tanımda öne çıkan birkaç kavrama değinmek faydalı olacaktır.

Bilimsel özerklik; bilimin doğasına uygun, hukukî, ahlâkî (etik) kurallara ve düşünce ve usul serbestliğine sahipliktir. Bilimsel özgürlük ise, bilim adamlarının herhangi bir müdahale olmaksızın araştırma yapma, düşüncelerini üniversite içinde ve dışında yayma hakkıdır.

Kamu tüzel kişiliği, kamu yararını sağlamak amacıyla devlet tarafından kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulmuş, kamu gücü ayrıcalıklarına ve tüzel kişilik özelliklerine sahip örgütlenmedir.

Bilimsel araştırma; insanın algıladığı olgular hakkında sahip olduğu bilgisini artırmak ve yaşam kalitesini yükseltmek için gerekli olan süreç ve teknolojileri geliştirebilmek için gerçekleştirdiği bilgi üretim etkinlikleridir. Bilimsel araştırma birçok yöntem ile gerçekleştirilebilir.

Fakülte; bir üniversitenin, öğrenim alanı ya da uzmanlık konusu bakımından ayrılmış kollarından her biridir.

Enstitü; bir üniversiteye bağlı olarak ya da bağımsız bir kuruluş biçiminde kurulmuş olan ve genellikle belli konularda araştırmalar yapan ve kimi durumlarda öğretime de yer veren eğitim kurumudur.

Yüksekokul; Ortaöğrenim sonrası, üst düzeyde uygulayıcı meslek elemanı yetiştiren yükseköğretim kurumudur.

Bu tanımları özellikle paylaşmamdaki maksat, üniversitenin sadece meslek edindiren bir kurum olmadığını ifade etmektir. Var olan yaşamı daha anlamlı ve değerli kılmak adına yeni bakış açısı geliştiren bir tutum içinde olabilmeyi öğreten kurumlardır.  

Peki, bu sene ne oldu ki Yozgat özelinden hareketle Türkiye genelinde yerleştirmede bazı farklılıklar oldu? İsterseniz bu seneki tabloya bakalım.

ÖSYM’nin açıkladığı verilerde, 169 bölümü hiçbir üniversite öğrencisi adayının seçmediği ortaya çıktı. Devlet ve vakıf üniversitelerinin birçok bölümleri boş kaldı.

Adıyaman, Amasya, Iğdır, Ardahan gibi küçük illerdeki üniversitelere öğrenciler tarafından ilgi gösterilmedi.

Toplam boş kalan kontenjan sayısı 195 bin 304 olarak açıklandı.

Lisans programlarında yani 4 yıllık fakültelerde boş kontenjan 120 bin 167, iki yıllık yani ön lisans programlarında ise 75 bin 137 boş kontenjan olduğu ortaya çıktı.

Hiç Tercih Yapılmayan Üniversite Bölümleri ve Kontenjanları:

• Afyon Kocatepe Üniversitesi, Lojistik Yönetimi, 40 kontenjan

• Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Sağlık Yönetimi (İÖ), 70 kontenjan

• Amasya Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama, 50 kontenjan

• Artvin Çoruh Üniversitesi, İşletme, 25 kontenjan

• Artvin Çoruh Üniversitesi, Peyzaj Mimarlığı, 40 kontenjan

• Atatürk Üniversitesi, İşletme, 40 kontenjan

• Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, İktisat (İÖ), 40 kontenjan

• Balıkesir Üniversitesi, Turizm İşletmeciliği, 40 kontenjan

• Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler, 40 kontenjan

• Bartın Üniversitesi, Rekreasyon (İÖ), 40 kontenjan

• Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Maliye (İÖ), 50 kontenjan

• Bursa Uludağ Üniversitesi, Ekonometri (İÖ), 100 kontenjan

• Çankırı Karatekin Üniversitesi, İktisat, 50 kontenjan

• Erzurum Teknik Üniversitesi, Felsefe, 25 kontenjan

• Gaziantep Üniversitesi, İktisat, 40 kontenjan

• Giresun Üniversitesi, Gıda Teknolojisi, 45 kontenjan

• Hitit Üniversitesi, Antropoloji, 20 kontenjan

• İnönü Üniversitesi, Maden Mühendisliği, 30 kontenjan

• İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Türk-İslam Arkeolojisi, 30 kontenjan

• Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, 40 kontenjan

• Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, Sosyoloji (İÖ), 40 kontenjan

• Munzur Üniversitesi, Mimarlık, 40 kontenjan

• Muş Alparslan Üniversitesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik, 20 kontenjan

• Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Tarımsal Biyoteknoloji, 30 kontenjan

• Sakarya Üniversitesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri (İÖ), 60 kontenjan

• Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Kimya Mühendisliği, 20 kontenjan

• Trakya Üniversitesi, Arkeoloji, 30 kontenjan

• Uşak Üniversitesi, Rekreasyon, 30 kontenjan

• Yozgat Bozok Üniversitesi, Sosyoloji, 70 kontenjan

10 Kişinin Altında Tercih Edilen Bölümlerin Sayıları: (Bu kısımda bölümler denilmekle birlikte sadece üniversite isimleri belirtilmiştir)

• Adıyaman Üniversitesi: 8

• Afyon Kocatepe Üniversitesi: 19

• Aksaray Üniversitesi: 10

• Iğdır Üniversitesi: 17

• Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi: 17

• Ardahan Üniversitesi: 8

• Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi: 19

• Munzur Üniversitesi: 13

Yukarıda paylaştığım bilgiler Türkiye geneli boş kontenjan ve tercih edilmeyen üniversite ve bölüm sayılarıdır. Bu verilere şu anda birçok sitede rahatlıkla ulaşılabilir.

Biraz daha özele inmekte fayda var. Bu yılki sonuçlarda çokça gündem edilen ve bunun üzerinden yazılar yazılan ve tartışma oluşturulan bölümler ve tercih yoğunlukları hakkında bilgi verelim.

Ülkemizde üniversitelerin toplam kontenjanı 1 Milyon 10 bin 669 dur. Boş kontenjan ise 195 bin 304.

Gözde Bölümlerdeki Boş Kontenjan Sayıları:

Diş Hekimliği: 216

Tıp: 288

Mimarlık: 495

Hukuk: 508

Mühendislik: 9 bin 726

Öğretmenlik programları arasında en çok boşluğu olan bölüm Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık: 237 (toplam kontenjanı 6035)

Mühendislik programları arasında en çok boşluğu olan bölüm inşaat mühendisliği: 2 bin 113 (toplam kontenjanı 6423)

Basında özellikle gözde bölümlerdeki boş kontenjanlar çokça gündem olmaktadır. Aslında teknik bir durum söz konusudur. Son yıllarda bazı bölümler için baraj uygulaması başlatıldı. Yerleştirmede başarı sırlamasında bölüm tercihlerinde baraj getirildi. O bölümler ve sıralamaları:

Hukuk; EA En düşük 125 bininci (125.000)

Mühendislik programlarına yerleştirme işlemlerinde (Orman, Ziraat, Tarım Bilimleri ve Teknolojileri, Su Ürünleri/Su Bilimleri Fakülteleri programları, programları ile Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği, Biyosistem Mühendisliği, Balıkçılık Teknolojisi Mühendisliği, Su Ürünleri Mühendisliği programları hariç; Ziraat Fakültelerinin Gıda Mühendisliği programları dâhil) SAY en düşük 300 bininci (300.000)

Mimarlık programlarına yerleştirme işlemlerinde SAY en düşük 250 bininci (250.000)

Tıp programlarına yerleştirme işlemlerinde SAY en düşük 50 bininci (50.000)

Öğretmenlik programlarına yerleştirme işlemlerinde (Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık programı dâhil) ilgili puan türünde en düşük 300 bininci (300.000)

Eczacılık programlarına yerleştirme işlemlerinde SAY en düşük 100 bininci (100.000)

Diş Hekimliği programlarına yerleştirme işlemlerinde SAY en düşük 80 bininci (80.000)

Bu bölümler özellikle ilk 150 bin bandında. Bu aralıkta olan öğrencilerin büyük bir kısmı hem sayısal hem eşit ağırlığa kaynaklık eden derslerin sorularını çözmektedir. Matematik neti yüksek olan birisi çok rahatlıkla eşit ağırlıkta da yüksek bir sıralamaya ulaşabiliyor. Mesela sayısalcı bir öğrenci tıp hedeflediğinde sıralamasını 50 binin altına indirmesi gerekiyor. Aynı öğrenci eşit ağırlıktan da soruları çözme imkânına sahip olduğundan iyi bir matematik neti ile eşit ağırlıkta yüksek puan ve sıralamaya ulaşabiliyor.

Yerleştirme, tercih sırasına göre yapılmaktadır. Yüksek bir sıralamaya sahip olan bir öğrencinin tercih alanı genişleyebilir. Mesela sayısalda 10 bin sıralamaya sahip bir öğrenci tıp tercih ediyor. Aynı öğrencinin eşit ağırlıkta da sıralaması hesaplanıyor. Onun sıralaması da 30 bin olsun. Bu durum hukuk bölümünü tercih edecek birisinin sıralamasını otomatik olarak etkilemektedir. İlgilinin tıp fakültesine yerleşmesi, eşit ağırlıktaki sıralamasını düşürmüyor. Sıralama ilk başta hesaplanmış olduğu için hukuk bölümü barajını aşacak olan birinin giriş imkânını elinden almış oluyor.

O yüzden çokça tercih edilen bölümlerin bu sene boş kalması teknik bir durumdur. Sosyal medyanın/basının gündeme taşıdığı başlık teknik bir alanın ötesine geçmiyor.

Burada esas bakılması gereken, üzerinde konuşulması gereken mevzuları ötelenmiş oluyor. Esas konu; üniversitelerimizin Türkiye ve Dünya gerçekleri ile ne kadar entegre olduklarıdır. Üniversitelerin gelişimi devletten mi beklenilecek yoksa bilimsel özerklik özelliğinden hareketle devlet ve vakıf üniversiteleri gelişim basamaklarını birlikte zenginleştirerek mi ilerleyecekler? Kaliteyi arttırmak için tüm paydaşlara düşenler nelerdir? v.b. sorulara cevap aramak gerekirken yüzeysel konularla meşgul oluyoruz.

Bozok Üniversitesinin Bu Yılki Yerleştirme Sonuçlarına Göre Kontenjan ve Yerleşen Öğrenci Sayıları: (Ek yerleştirme sonuçları bu tabloda belirtilmemiştir.)

FAKÜLTE/YÜKSEKOKULKONTENJANYERLEŞEN ÖĞRENCİ SAYISI (İlk Sonuçlar)
Yüksekokul (4 Yıllık)155130
Diş Hekimliği Fakültesi4040
Eğitim Fakültesi390396
Fen-Edebiyat Fakültesi535178
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi29019
İlahiyat Fakültesi250184
İletişim Fakültesi20053
Mühendislik-Mimarlık Fakültesi22081
Sağlık Bilimleri Fakültesi250254
Tıp Fakültesi110110
Veteriner Fakültesi6060
Ziraat Fakültesi8037
Meslek Yüksekokul (ön lisans)29302134

Tabloya baktığımızda Bozok Üniversitesinde oluşan durumun Türkiye geneli ile benzerlik arz ettiği görülmektedir. Bölümlerin doluluk oranı ve lokasyon faktörleri diğer illerimiz gibidir. Büyük şehirlerde bulunan üniversiteler daha çok tercih edilmektedir. Adıyaman, Amasya, Iğdır, Ardahan vb. gibi. Genele baktığımızda Bozok Üniversitesi tercihte birçok üniversiteye göre iyi bir noktada.

Büyük şehirlerin tercih edilme nedeni kişisel gelişime katkı sunabilecek imkanların çokluğuyla alakalıdır. Bu yönü ile bakıldığında küçük illerimizin rağbet görmesini sağlayacak farklı çözümler üretilmesi gerekmektedir. Özellikle enstitülerin bu konuda sistemli/verimli/farklı/faydalı çalışmalar planlaması gerekecek.

Değişim Çok Hızlı

Dünya hızla değişiyor. Bu hız son iki yılda çok belirgin olarak kendini hissettirdi. Bu değişim ihtiyaçlarımızı belirlediği gibi gelecek planlamalarımızı da ciddi anlamda etkiledi.

Yaşamın dinamik olması üniversitelerin de dinamik bir yapı içerisinde olmasını zorunlu kılıyor. Bugünü dünden, geleceği ise bugünden şekillendirme/yapılandırma gücüne sahiptir üniversiteler. Böyle üst düzey eğitimle süreci planlayabilecek doneleri/verileri/imkânları vardır. Ancak bu enerjiyi fark eden ve yöneten üniversite, geleceği şekillendirecektir.

Dünya, üçüncü nesil üniversite kavramına göre kurumlarını şekillendiriyor. “Biz neden geriden takip ediyoruz?” sorusunun cevabı ciddi bir araştırma konusu olarak karşımızda durmakta.

Bireyde Üniversite!

Bireyin yaşamını değiştiren bir zaman dilimidir üniversite. Acaba değişen ne? Sadece meslek icrasından elde edilecek ekonomik varlık düzeyi mi, yoksa yaşamı değerlendirirken ve yapılandırırken aldığı bilgilerin ışığında yeni bir merhaleye/boyuta/aşamaya geçebilmek midir? Sorunun cevabı üniversite öncesi ve sonrası arasında nasıl bir fark var sorusuna her birimizin verdiği cevapta gizlidir sanırım.

Bireyde, üniversite okumak devlette iş bulma garanticiliği ile aynı düzlemde ilerlemesi gereken bir sonuç mudur? Devletin tüm üniversite mezunlarına iş bulmak durumunda mıdır, bunu bilmiyorum. Ama piyasa gerçekleri ortada. Nüfus yoğunluğumuz ortada. Serbest piyasa kavramı ile ekonomisi işleyen bir ülkede özel sektör neden belirleyici olarak öne çıkmıyor? Özel sektör de yaşamın gerçek alanlarından değil midir?

Kişisel olarak inandığım şey, bireyin kendini geliştirmesi ile eşleniktir. Bir eğitimci olarak yıllar içinde karşılaştığım manzara şu: Türkiye’nin en üst sıralarında bulunan üniversitelerin bölümlerinden mezun olan eğitimcilerin bir kısmı sadece diplomanın piyasa değerine bakmaktadırlar. Özel sektörde ilk işe girişte bu husus çok önemli bir kıstas iken devam eden gün ve aylarda kişinin performansı belirleyici olmaktadır. Kişisel gelişimi ve iletişim becerileri ile alanının aktarımı konusunda farklı yöntem ve teknikleri kullanabilen ve öğrenmeye açık olanlar özel sektörde rahatlıkla devam edebilmektedir. İkinci yılınızda hangi üniversiteden mezun olmanızın bir ehemmiyeti kalmıyor. Nasıl bir mezun olduğunuz bilgisi ve değeri sizi taşıyor.

Meslek Liselerine Küsmemek

2,5 milyon genç üniversite kapılarında bekliyor. Bunun en önemli nedenlerinden birisi bana göre meslek liselerine verilen değerdir. Her öğrencinin üniversite mezunu olmasının hedeflenmesi, şu anda yaşadığımız ara insan gücünü kaybına neden olmaktadır. Her öğrencinin üniversite okumaya yönlendirilmesi ilgi ve yeteneği sınırlı olan öğrencilerimize zulümdür.

Bu durumun oluşmasında en büyük neden anne babalar olarak çocuklarımız hakkında farkındalık düzeyimizin düşük olmasıdır. Çocuklarımızın ilgi ve yeteneklerini bilmeden ve önemsemeden onu büyük bir yükün altına sokmaktayız. Mutlu ve güçlü olmanın üniversite bitirmekle mümkün olacağı şartlanması çocuklarımıza zarar vermektedir. Toplumda oluşan bu algının üzerine gitmek lazım. İyi bir kumaş üretebilirsiniz ama o kumaş mahir bir terzinin elinde değilse heba olup gidecek. Her bireyin ilgi ve yeteneği farklıdır. Tekdüze bir ilgi ya da yetenek yoktur.  

Üniversite kapılarında bekleyenlerin azalması için meslek liselerin çoğaltılması gerekir. Bu yıl kontenjan boşluğunu dert eden birçok kesime gençlerin ince bir göndermesi olarak neden düşünmeyelim. Meslek liselerinin yeniden yapılandırılarak kurulduğu toprakların doğasına ve ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde düzenlenmesi lazım. Son yıllarda bu konuda sevindirici gelişmelerin olması ümidimizi arttırmaktadır ama yapılanlar yeterli değildir.

Bu konuda özellikle ailelerin bilinçlendirilmesi için MEB ve o bölgede kurulan üniversitelerin iş birliği ile farkındalık çalışmaların yapılması insan gücü ve ekonomik kaybı azaltacaktır.

Üniversite Eğitiminin Tek Sorumlusu Siyaset mi?

Eğitim, siyaset üstü bir alandır ve olması gerekir. Eğitimin, siyasetin dışında bir mecrada şekillenmesi gerekir. Birçok alanı siyasetin belirlediği doğrudur. Özellikle kamu üniversitelerin imkânlarının oluşmasında belirleyicidir.

Ancak siyaseti de şekillendirecek şey üniversite eğitimidir. İyi bir eğitimin ortaya konulması için hedeflerinin belirlenmesi gerekir. Bu hedefler ulaşmak için stratejilerin geliştirilmesi gerekir. Bunu ancak o üniversitenin yönetimi yapabilir. Bilimsel özerkliğin doğasından değil midir ki ancak doğru sorularla sorunlar çözüm bulur. Birçok kişiyi, zümreyi incitse de hakikat hakikattir, değişmez. İşte bu hakikati haykıracak yer üniversitelerdir.  

Başta da özellikle belirttim. Tekrar belirtmekte fayda olacağını düşünüyorum. Bir akademisyen değilim. Üniversitelerin sorunları üzerine en sağlıklı araştırma ve değerlendirmeleri mutlaka hocalarımız yapacaktır. Dışarıdan bir gözle haddim olmayarak yorumlarda bulundum. Bir üniversite mezunu ve 25 yıldır üniversiteye öğrenci gönderen bir eğitimci olarak bir had biçtim kendime. Bazen dışarıdan bir değerlendirme faydalı olacaktır. Aşılan her had için affınıza sığınırım.

Recep DAĞDEMİR

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: Yönetici