Bir eğitim öğretim dönemine daha girmiş bulunmaktayız. Ülkemizdeki eğitim kurumlarının sorunlarına rağmen, geleceğimizi emanet ettiğimiz, güzel işler yapacak nesilleri yetiştirmek için bütün eğitim camiası mensupları görevlerinin başındadırlar. Zor bir işle uğraşan meslektaşlarıma başarılar diliyorum.
Evet, eğitim sistemimizin baştan aşağı değişmesi gerekmektedir. Bu değişimle ilgili sinyaller alıyoruz. Umarım beklenen gelişmeler olur da içe dönük yetişen neslimizi daha iyi bir noktaya taşımış oluruz.
İnsanı eğitmek, şekillendirmek ve faydalı bireyler yetiştirmek kolay bir iş değildir. Tabi ki eğitim sadece dört duvardan oluşan kurumlarla olacak bir şey değildir. Yardımcı, bazen de asıl birliklerin desteği olmadan, bir nesli sağlıklı bir noktaya taşıyamayız. Komşumuz, mahallenin bakkalı, kırtasiyecisi, büfecisi, berberi, kasabı; aile büyüklerimiz, anne ve babamız, diğer aile büyüklerimiz, vb. kişilerin bireyin gelişiminde sorumlulukları olduğu gerçeğini unutmamalıyız.
Hedefimiz, çocuklarımızın kendine güvenen, sorumluluklarının farkında olan, yeteneklerini geliştiren, bu doğrultuda yapısına uygun birer meslek seçip hem kendileri hem de çevrelerindeki insanlar için ufuk açıcı çalışmalar yapabilen ve gelecekte iyi bir eş, iyi bir ebeveyn olacak bireyler olmaları için çabalamaktır. Tüm bunlar, bir bina ve bir öğretmenle olabilecek şeyler değildir. Öyle durumlar vardır ki, yaşanılan bazı olaylar ve deneyimler kişiye yıllarca verdiğiniz tüm eğitimi çok kısa zamanda daha kalıcı ve istenilen noktaya taşıyabilir.
Sakın ha bunlar “eğitim kurumlarının yok sayılması gerekir” gibi algılanmasın. İnsan eğitiminde okul, bu yolculuğun sadece bir bölümünü oluşturur. Okullar, bir malzeme çantası gibi öğrencilerin bir şeyi nasıl öğreneceğine yarayacak temel ihtiyaçları içerir. Bu yolla öğrenciler, bir bilgiye nasıl ulaşabileceğine ve elde edilen bilgiyi nasıl kullanabileceğine dair biraz özgüven kazanırlar. Yoksa, çok basit bir mantıkla 60 yıl yaşıyorsak bir o kadar yıl eğitim öğretim görmemiz gerekir.
Yıllar yılı kasap mantığı ile “et- kemik” tasnifi yaparak çocuklarımızı hep başkasının geliştirebileceğini önceledik. Sorumluluk almaktan anne babalar hep kaçındılar. Son zamanlarda insanların gelecek kaygıları arttıkça çocuklarıyla ilgilenmeye başladılar. Yapamadıklarını, çocukları üzerinde hayata geçirmek istiyorlar. Maalesef bu durum çok da beklenen sonucu verememektedir. Çünkü bireyi tanımıyoruz. Kendi yaşadıklarımızı bir anda çocuğumuza boca ederek öğretebileceğimizi sanıyoruz. Yaşının gereklerini bilmiyoruz. Nasıl davranılması üzerine biraz düşünmüyoruz. Sadece yükleme yapıyoruz. Ne kadar taşıyabileceğini düşünmeden hayata beli bükük olarak girmesine neden oluyoruz.
Belki katkısı olur diye birkaç hafta boyunca eğitim öğretim çağındaki çocuklarımızın bedensel, sosyal ve psikolojik özelliklerinden bahsedeceğim. Umarım faydalı olur.
Bir sonraki yazı: Anne rahminden ana sınıfına kadar dâhilerimiz.