Benim yaşımdakilerin büyük bir çoğunluğu arabesk müziği ile büyümüşlerdir.
Bu müzik türü karamsarlık, isyan, mutsuzluk ve şirke götürecek kadar ağır sözlerin bulunduğu parçalardan oluşmaktadır. Lise bitimine kadar müzik denince zihnimde sadece bu tür kalmıştır. Halk müziğinin bir kısım parçaları dinlenirdi. Sanat müziği belli bir kültürü olanların, hafif müzik ise daha çok modern yaşamı arzulayanların dinledikleri bir türdü.
İçinde acı, karamsarlık ile isyankarlık olan bir müzik türü yetişme çağınıza denk gelince ve içinde yaşadığınız ortamda müziğe dair olumlu bir bakış açısı olmayınca, müzik adına hayatınızda pek anlamlı gelişmeler olmuyordu.
Ama bir şey eksikti. Müzik; insanoğlunun bir diliydi. O dil kendi içinde gizli çokça duygu, bilgi, âdet, gelenek ve görenekleri taşıyordu. Beğenelim ya da beğenmeyelim arabeskte de bir kültür birikimi vardır. Müzikle aktarılan kültür dili, yaşamınızı ister istemez inşa ettiğiniz bir tuğla oluyor. Nasıl bir çocuk öğrenme sürecinde sadece saf bilgiyi almıyor, kültürünü de beraberinde alıyor.
Uzmanlar bilinçaltını besleyecek motiflerden birisi olan müziğe önem vermektedirler. Müzik birikimi olan kişide estetik ve empati gücü gelişir. Duygularını ifade ediş biçiminde, farklı enstrümanları kullanmasında etkili olur.
Yozgat türkülerini biraz araştırma fırsatı buldum ve elde ettiğim verilere çok şaşırdım. Ciddi bir kültür hazinesine sahip olduğumuzu ve bu toprağın insanının çok iyi eserler ortaya koyduğunu görmekten dolayı sevinçliyim. Sadece TRT repertuarında onaylanmış 83 eser gördüm. Belki daha da fazladır. Ama benim bulabildiklerim bu kadar.
Burada Yozgat’a ait iki türkünün sözlerini paylaşacağım. Bunlardan birincisi; Bülbül ile hayat üzerine konuşmaları içeren Muzaffer Sarısözen’in derlediği türkü “Mihrican mı Değdi” türküsü.
Mihrican: sonbahar anlamı olan bir kelime. Osmanlıca ‘da Eylül ayının 16. günü olarak kullanılır. Ayrıca İran Mecusilerinin Nevruz’dan sonraki en büyük bayramıdır. Mihircan bayramı, 7. şemsi ayın 16. günü başlayarak 21. gününe kadaraltı gün devam eder.Mihrican bayramının içinde yer aldığı ay, sonbahara rastlar. O yüzden havaların soğumaya başladığı zamandır. Burada soğuk anlamında kullanılmıştır.
Mihrican mı değdi gülün mü soldu
Gel ağlama garip bülbül ağlama
Felek baştan başa kimi güldürdü
Gel ağlama garip bülbül ağlama
Şakı Benim Şeyda Bülbülüm Şakı
Bu Dünya Kimseye Kalır Mı Baki
Sana Da Mı Deydi Feleğin Oku
Gel Ağlama Garip Bülbül Ağlama
Gonca Gül Açılır Har İle Geçer
Dertlilerin Ömrü Zar İle Geçer
Turabi Biçare Serinden Geçer
Gel Ağlama Garip Bülbül Ağlama
Bu güzel türküyü dinlemek isteyenler aşağıdaki linkten ulaşabilirler:
https://www.youtube.com/watch?v=FywXF3XTQJA
İkinci türkü ise Aynalı Körük diye de bilinen “Oğlanın Adı Ömer” türküsü. Hareketli ve neşeli bir türkü. Bu türkünün de bizim topraklara ait olduğunu yeni öğrendim. Cahilliğimi bağışlayın.
Oğlanın Adı Ömer
Belimi Sıktı Kemer
Benim İnce Belime
Yakışır Gümüş Kemer
Aynalı Körük Olmazsa
Ben Gelin Gitmem
Ud Kemani Çalmazsa
Aynalı Körüğe Binmem
Gel Dağları Aşalım
Hilalde Buluşalım
Girelim Biz Kolkola
Çamlıkta Dolaşalım
Aynalı Körük Olmazsa
Ben Gelin Gitmem
Ud Kemani Çalmazsa
Aynalı Körüğe Binmem
Recep DAĞDEMİR
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ