Soru şu: İlkokul yıllarına kadar çok zeki bildiğimiz çocuklarımız acaba neden başarısızlar. O zamana kadar dahi diyebileceğimiz çocuklarımıza ne oluyor da yetersizlikler yaşıyorlar.
Nerede yanlış yapıyoruz? Bu soru eminim ki birçok anne ve babanın kafasını kurcalamaktadır. Birçok şeyi bizden daha iyi ve seri yapabilen ve öğrenen oğluma/kızıma neler oluyor?
Acaba neden böyle oluyor? Gelin birlikte analiz etmeye çalışalım: Malumunuz hamilelik döneminin önemi üzerine birçok yayınlar yapılmaktadır. Yapılan bu bilgi paylaşımında anne karnındaki gelişimin önemi üzerinde durulmakta. Sağlıklı beslenmeye önem verilirken bebekle iletişime dikkat edilmesi gerektiği vurgulanır hep. Sağlıklı neslin gelişimi anne karnında başladığı gerçeği öne çıkarılır. Bebekle konuşmanın, doğru beslenme alışkanlığı kazanmanın ve gelişimi etkileyecek olumsuz tutum, davranış ve alışkanlıklardan uzak durmanın önemi akademik çalışmalarla desteklenmektedir.
Anne gün içerisinde neyi yaşıyorsa bebeğin de aynı duyguları yaşadığını unutmamalıyız. Dikkat edilmeyen hamilelik dönemi, problemlerin oluşmasında ilk basamağı oluşturur.
Ya anne baba tutumlarımız? Üzerine dünyalar kadar eser bulunmaktadır. Kitaplara olduğu kadar sayısızca filmlere konu olmuştur. Bir çocuğun dünyaya geldiği andan itibaren hayatını şekillendirmesinde en önemli katkı anne baba tutumlarıdır. Çocuklar bir kaç günlük dahi olsalar bizi kullanmasını öğrenirler. Normal şartlarda hiçbir eksiği olmadığını düşündüğümüz bebeğimiz ağladığında bir anne hemen emziriyorsa bilsin ki, çocuk bir gerçeği öğrenmiş oluyor: O da ağladığında ödüllendirilmek. Eğer erkenden farkına varılmazsa ruhsal gelişimini etkileyecek çok zararlı süreci başlatmış oluyorsunuzdur.
Bir örnek daha vermek gerekirse; çocuk emekleme ve yürüme dönemlerinde yüksek bir yere çıkmaya çalışır. Bu bazen koltuk bazen sandalye ya da bir merdiven olabilmektedir. Genel anlayışımızda çocuk düşmesin, bir zarar görmesin diye ona biz yardım ederiz. Sandalyeye biz oturtur ve görevini yerine getirmiş anne baba olarak kendimizle gurur duyarız. Çünkü ilgileniyoruz ya! Bu yardımla çocuğun mücadele etmesine, başarma duygusunu yaşamasına o kadar çok engel oluyoruz ki. Bu gerçeği yıllar sonra ancak fark edebiliyoruz.
Onun yerine yaşamak onun öğrenmesini sağlamış olmuyoruz. Çocuk dokunarak, yaşayarak ve deneyerek öğrenir.
Bizim bu şekilde davranmamızın nedeni beklentilerimizin tutarsızlığıdır. Yapamadıklarımızı ve yetersizliklerimizi dünyaya gelen çocuklarımızı erkenden yetiştirerek sağlamaya çalışıyoruz. Bilgi eksikliği ve yanlış çocuk yetiştirme geleneğinin yanında bu gerçeği görmezden gelemeyiz.
Anne rahminden okul çağına gelen çocuğumuzun öğrenmesine fırsat veremediğimiz için onu tanımakta zor oluyor. Ancak bizim yüklediğimiz anlam kadar tanıyabiliyoruz. Onun en doğal hakkı olan öğrenmeyi fırsat olarak göremedik. Çocuk kendini tanıyamadığı gibi anne baba da tanıyamamaktadır.
Bütün doğru bildiğimiz bu yanlışlara maalesef eğitim sistemi de eklenince dahi diye düşündüğümüz, arkadaşlarımıza hünerlerini sergiletmekte gurur duyduğumuz çocuklarımız başarısız neferlerden olup çıkmaktadırlar. Belki de gerçekten dahidir çocuğumuz. Ama uyguladığımız bu yöntemlerle onu, hayata karşı dirençsiz, mücadele etme ruhundan yoksun, başarma duygusunu tadamamış, otokontrolü gelişmemiş, sağlıklı alışkanlıkları oluşmamış birey olarak sunmaya vesile oluyoruz. Anne ve babanın çocuk üzerinde hakkı olduğu gibi çocuğun da anne ve baba üzerinde hakkı vardır. Yanlış ve tutarsız eğitilen bir çocuğun hakkını anne baba olarak nasıl ödeyeceğiz?
Yapılması gereken çok basit: Tanımak ve gerçeği ile yüzleşmek. Çocuğunun seviyesi ne olursa olsun yapılabilecek çok şey bulunmaktadır. Dâhilerin bile özel bir eğitime ihtiyacı olduğu gerçeğinden hareketle hangi seviyede olursa olsun tanımak ve gelişimi için doğru adımlar atmak lazım. Bazen hayat önceliklerimizi iş olarak belirlediğini düşünür ve avuturuz kendimizi. Hayatın kısa olduğu bu dünyada anlamlı olan tek şey iyi bir nesil bırakmak. Bunu yaparken biz de keyif alacağız. Hayatın anlamını aslında çocuklarımızla birlikte bizde keşfedecek ve yaşayacağız. Tüketim çılgınlığının zirveye çıktığı bu dünyada gözlerinizle ve sözlerinizle yaşatacağınız duygu selinin önünde hiçbir şey duramaz. Göreceksiniz ki onca çırpınışınız anlamlı olduğu tek köprü bu olacaktır.
Kendiniz için yapmayacaksanız, torunlarınız için atın bu küçük adımları…