Kışın soğuk günlerinde insan hep baharın o muhteşem değişim rüzgarını, yeni doğuşu hayal eder. Bir mevsim boyunca yağan yağmur ve karın ürünleri/etkisi acaba ne olacak diye heyecanla, özlemle bekler durur.
Yapraksız dalların nasıl yeşillendiğini, rengarenk çiçeklerin meyve ve sebzeye dönüşmenin selamını nasıl verdiğini, cemrenin toprağa düşmesi ile yer yüzünün nasıl titreyip kendine geldiğini, güneşin özür diler gibi içimizi ısıtmak için sabırsızlandığını, toprağa kısa süreli olarak duş aldıran o yağmurun etkisiyle toprağın kokusunu, bir mevsim boyunca kendini gizleyen gözlerin ve yüzlerin nasıl ortaya çıktığını, yaprağın ve yeşilliğin bize hayat vermek için kendisine verilen görevi icra edişlerini, çocukların seslerinin diğer tüm canlıların sesleriyle karışmasıyla ferahladığımız günleri beklerdik hep.
Bir kış boyu baharı bu şekilde bekledik. Özlemle, güzellik ve bolluk kapısını açmasını istedik. Her zaman böyle değil miydi? Hüzünlenen sonbahar, kendi içine çekilen bir kıştan sonra hayata merhaba diyen bir bahar ard arda gelirdi. Ve o şekilde hep olagelmişti.
Ancak bu yıl olmadı. Bu yıl bütün o güzellikleri bekleme hayal oldu sanki. Öncelikler değişti. Uzağa bakarak gelecek olan günün özlemi/hayali yerine bir kış klasiği olarak içe döndük. İç seyahatlerimiz başladı.
Bu seyahate vesile olan ise bir virüstü. Gözle görülemeyen ve toplam ağırlığı 0,85 attogram (olduğu tahmin edilen) bir virüs. İddia edilen bilgilerin ışığında bütün dünyada toplam virüs ağırlığı 0,119 gram olarak hesaplanmaktadır. Doğruluğu kesin olmayan bu bilgiyi uzmanlar zamanla gerçek değerleri ile ortaya koyacaklardır. Ama kesin olan bir şey var ki, o da ağırlığını bile bilemediğimiz ve çıplak gözle de görülmesi imkânsız olan bir virüs türünün bütün dünyayı hizaya getirmiş olmasıdır.
İlk günlerinde anlamaya çalıştım. Binlerce sorular ile boğuşurken ülkemde ve dünyada ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordum. Yaşananlara daha geniş açıdan bakma yeteneği ve yetkinliği olan kişi ve kurumlar üzerinden bilgi almaya çalışıyordum.
İlk günlerden itibaren gördüğüm şey; dünyada kartlar yeniden karılıyor ve denklem baştan kuruluyor. Bir çok belirsizliği ile birlikte ürkütücü bir tablo ile karşı karşıyayız. Bütün dünya bir anda durdu, kilitlendi.
Bir eğitimci olarak kısa sürede birçok yeni parametrenin ortaya çıkması da ayrıca çok şaşırtmıştır beni. Bu kısa zaman zarfında yeni bazlar/parametreler/ölçülere uyum sağlanmasında zorlanılacağı düşüncesi ile meşgul iken yaşadıklarımız, ne kadar yanıldığımı gösterdi. En basiti, daha dün bilgisayar ve telefonu çok fazla kullanan çocuklarımızı sınırlandırmaya çalışırken bir anda onları takip eder olduk. Birçok insan “Aslında faydalı imiş” noktasına geldi. Çünkü hayatın büyük bir kısmı internet üzerinden icra edilmeye başlandı. İnsanlar virüsle adeta hiç bilmedikleri yeni bir dil ile tanışmış oldu. Dünden gelen çok az veri ile yaşamı idame ettirmek zorunda kaldılar.
Peki neden böyle oldu? Bir virüs ile bütün dünya hizaya alınmak mı istendi yoksa gerçekten kendi doğallığı içerisinde türeyen bir virüs mü var idi. Aylardır bu konu üzerinde ciddi tartışma ve suçlamalar var. Bu tartışmalarda henüz bir neticeye varılamamış olup, varılması da mümkün gözükmemektedir.
İçinde pek çok sorunu barındıran bu durumun bende uyandırdığı birkaç noktanın üzerinde durmak istiyorum. Yapılan yorum ve değerlendirmelerde çokça öne çıkan durum; bu virüsün bir kesimin/zümrenin dünyayı paylaşma yönündeki kavgalarının sonucu olduğudur. Bana göre bu iddiayı destekleyen gelişmeleden biri uzun süredir konuşulan ve ürünleri ortaya çıkmaya başlayan yapay zeka uygulamaları. Yapay zeka uygulamalarına geçiş için uzun bir zamana ihtiyaç var. Bu zaman zarfında da ekonomik maliyetler artacak. Bu nedenle dünyayı yönetmeye çalışan zümrelerce yapay zekaya geçişi hızlandırmak için düğmeye basıldı.
Herkesin hem fikir olduğu önemli bir etken de Çin ve ABD arasındaki ekonomik savaş. Bu savaşın en bariz örneği ise virüsün Wuhan kentinde ortaya çıkıp bütün dünyayı sarmasına rağmen Çin’in diğer eyaletlerinde hiç görünmemesi. 11 milyonluk şehir kendi ülkesinin diğer bölgelerine seyahat etmeyip sadece dünyaya açılıyor. Bütün dünya virüsle buluştu ama Çin’in diğer eyaletlerinde hiçbir vaka yok!!!
Çokça hemfikir olunan diğer analiz ise kapitalist düzenin artık çöktüğü. Sürekli tüketim üzerine kurulu düzenin müşteri sayısında artış yok. Özellikle 2 milyar Afrika insanı bu çarkın dışında bırakıldı. Yer altı zenginliklerini alarak tüketim gücünden yoksun bırakılan bu insanları yeni düzende tüketim sınıfına dahil etmek gerekiyor. Onun için önümüzdeki dönemde Afrika çokça gündem olacağa benziyor.
Çok itibar edilmeyen ama sonuçları itibariyle öne çıkan bir başka senaryo da nüfus planlaması. Yaşlı nüfus ülkemizde olduğu gibi dünyanın bütün ülkelerinde artıyor. Yaşlı nüfus yıllarca vergisini vermiş olsa bile ciddi bir sağlık giderinin parçası durumunda.
Henüz bütün insanları ikna edebilecek, güvenilir kaynaklardan gelen net bir bilgi yok. Ama bütün dünya eve kapandı. Bir mevsim evlerde geçirilmek zorunda kalındı.
Bu krizle baş etmede ülkem adına gurur verici gelişmelerin olması sevindirici. Anladığım kadarıyla bazılarının dünyayı dizayn etme çabaları fark edilmiş ve ona göre aksiyon planları oluşturulmuş. Ciddi kazanımları ile birlikte başarılı bir şekilde bu süreç iyi yürütülmektedir.
Sebeplerinin/niçinlerinin belirsizliği virüsü yok saymamıza yetmiyor. Çünkü her insanı derinden etkiledi. Yersiz düşünceler çokça zihinleri meşgul etti.
Tedbir amaçlı olarak yeni yaşam tarzı ile bizi baş başa bırakmış oldu. Sürecin nasıl ilerleyeceğini hep birlikte önümüzdeki günlerde aylarda hatta yıllarda görmüş olacağız.
Herkese sağlıklı günler dileğiyle…
Recep DAĞDEMİR
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ