Yazıma sitem dolu bir sözle başlamak istiyorum. Keşke, biz kiracılar tam kadro oradayken, Sorgun’un ev sahipleri de orada olsaydı diyorum. 21 Temmuz sabah saat onda Sorgun’a indim. Hava sıcaklığı 22-23 dereceydi. Çok sevindim kalan oruçlarımı serin bir havada tutacağım ve de en önemlisi Sorgun için önemli olan toplantının davetiyelerini daha serin bir havada dağıtacağım diye. Her şey güzel başlamıştı. Ertesi gün Recep arkadaşımla buluştuk ilk davetiyeleri dağıtacağım için çok heyecanlıydım. İlk davetiyeyi şehrin en büyük mülki amiri kaymakam beye verecektik. Kaymakam bey toplantıda olmasına rağmen, bizi odasına aldı. Toplantıya ara verdi davetimizi seve seve kabul etti. Bu başlangıç bizi çok mutlu etmişti. Demek ki bu organizasyona Sorgun’daki ev sahipleri sahip çıkıyordu. Teşekkür edip oradan ayrıldık. İkinci adresimiz Milli Eğitim Müdürlüğü idi. Milli Eğitim Müdürümüz Hüseyin Ekinci de bizi çok sıcak karşıladı. Dedim artık bundan sonrası kolay. Çünkü her arkadaş davetiyeyi aldığında “aaa ne güzel, bu Sorgun tarihinde ilk, harika, mutlaka geleceğim” diyordu. Tamam, bu iş oldu dedim.
SDK`daki arkadaşlarımın her biri en zor olan göreve talip olmuşlardı. Aylar öncesinden hazırlıklar yapılmış; “acaba hocalarımız gelir mi? diye aylarca düşünülmüştü. İki hocamız son ana kadar gelecekti fakat acil işleri olduğundan gelemeyeceklerini söylediler. Fakat dokuz hocamız tam kadro oradaydı. Neredeyse nefes almadan, kavurucu sıcakta, hiç mola vermeden dinlediler, izlediler, not tuttular. Bütün hocalarıma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Gelelim Sorgun’un ev sahiplerine… Dedim ya her şey kavurucu sıcağa ve Ramazan ayı olmasına rağmen güzel başlamıştı. Davetiyeleri, sivil toplum kuruluşlarına, devlet kurumlarına ve semineri sonuna kadar dinleyecek arkadaşlara dağıttık. Ve şu tembihte bulunduk: “Bize kahvaltıyı yapıp kaçacak arkadaşlar lazım değil. Bize sabahtan akşama kadar semineri dinleyecek arkadaşlar lazım.” Nitekim arkadaşlar bunu tasdik ettiler. Cuma günü, yani seminerden bir gün önce Fatih Şahbaz’la birlikte, akşam saat 10’dan sonra temizlik yaptık. Sandalye ve masaları kontrol ettik, eksik olan kahvaltılık malzemeleri ayarladık. Mekânın sahibi Ercan Şahbaz arkadaşımız bizi uyarıyordu: “Salon 100 kişilik davetlileri bu sayıya göre ayarlayın” diye. Sabah saat 8’de toplantı salonunda buluştuk. Heyecanla gelen misafirleri karşıladık. Hocalarımızdan iki fire vardı. Başka fire olur mu diye heyecanlıydık. Son hocamız İhsan Bulut da gelince rahatladık. Kahvaltının olduğu saatlerde salonda tamdı ve yeteri kadar dinleyici gelmişti.
Benim gözüm gelenlerde değil gelemeyenlerdeydi. Acaba kim gelmedi diye etrafa bakıyordum. Çünkü onlara sorulacak sorularım vardı. Ve toplantı başladı. Öncelikle Fatih Şahbaz arkadaşıma teşekkür ederek başlamak istiyorum. Gerçekten mükemmel bir sunuculuk yaptı. İlk olarak Belediye başkanımız sayın Ahmet Şimşek bir selamlama konuşması yaptı. Ardında da dönem başkanımız Abdullah Alpaydın arkadaşımız kısa ve güzel bir açılış ve hoş geldiniz konuşması yaptı ve SDK’nın yapmış olduğu faaliyetler hakkında bilgilendirmede bulundu. Bu konuşmayı S. Hatipoğlu arkadaşımızın “Küreselleşen Dünya’da Türkiye ve Yozgat” adlı kitabının tanıtımı izledi. Harika bir sunum oldu. Yıllarca emek vererek yazdığı kitabını SDK adına yayınlanmasını istemesi ayrı bir incelik göstergesiydi. Sonra hocalarımız sırasıyla konuştu. Hocalarımız kendilerini tanıttıktan sonra akademik kariyerleri hakkında kısaca bilgi verdiler. Biraz Sorgun’un geçmişinden, ekonomik ve kültürel gelişiminden bahsettiler. Konuşmalarını zaman zaman yerinde fıkralarla desteklediler. İlk olarak, Prof. Dr. Mustafa İlbaş Hocamız konuşmaya başladı. Hocamız hazırlıklı gelmişti. Yeni kaleme aldığı “Enerji-Politik Dünya ve Türkiye” adlı eserinin sunumunu yaptı. Başka işleri olduğu için salondan ayrıldı. Sonra Prof. Dr. Rauf Yücel Hocamız konuştu. Rauf Hocamızın, “kırk yıllık hocalık tarihinde hiç bu kadar heyecanlanmamıştım” sözü çok önemliydi. Çünkü makûs talihine küsmüş Sorgun’dan bu kadar akademisyen gelmiş ve Sorgun’u konuşacaklardı. Doğdukları, büyüdükleri, sonra da ayrıldıkları bu şehre gelmişlerdi. Nasıl heyecanlanmasın? Yıllar önce Sorgun’dan yola çıkmıştı. Ara sıra Sorgun’a ziyaret amaçlı geliyordu fakat bu geliş çok önemliydi. Onun içindi bu heyecan. Kısa bir girizgâh yaptı, çok fazla konuşmadı. Zaten bu konuşma süresi bizim formatımıza da uymuştu. Çünkü daha sırasını bekleyen konuşmacılarımız vardı. Sonra sırasıyla diğer konuşmacılarımızın sunumlarıyla program devam etti.
Prof. Dr. Nuri Yılmaz Hocamız, Yozgat’a has yeşil mercimeğin kaybolması endişelerini dile getirdi. Şimdiye kadar sadece çitlemek için bahçeni kenarına ektiğimiz şemşamer ekiminin nohut ve mercimeğin yerini aldığından bahsetti.
Doç. Dr. Bayram Durbilmez Hocamız, Halk Edebiyatından, Sözlü Edebiyat geleneğinin ve yöresel ağızların öneminden bahsetti.
Prof. Dr. Abdulkadir Dündar Hocamız, İslam Sanatları Tarihi üzerine kısa bir konuşma yaptı.
Prof. Dr. Ali İrfan İlbaş Hocamız, görev yaptığı ata yurdumuz Kırgızistan hakkında geniş bir sunum yaptı.
Prof. Dr. Murat Doğan Hocamız, son zamanlarda önemini artıran Hasta ve Doktor Hukuku ve Medeni Hukuk üzerine kısa bir konuşma yaptı.
Prof. Dr. Hamdi Temel Hocamız, doğa ve doğaya uygun üretim yapma ve doğayı koruma üzerine kısa bir konuşma yaptı.
Prof. Dr. İhsan Bulut Hocamız, kültür coğrafyası üzerine kısa ama zevkli bir gezinti ve konuşma yaptı.
Bütün Hocalarımın ağzına, yüreklerine ve ayaklarına sağlık. Hepsine katılımlarından dolayı sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Kalan sürede Durali Doğan hocam, Siyami Yozgat hocam, Sorgun Ticaret Odası Başkanı Üzeyir Aslan, Eski Belediye Başkanımız Yılmaz Kılıçaslan, Milli Eğitim Müdürümüz Hüseyin Ekinci, Makine Mühendisleri Odası Başkanı Tahir Demirel de konuşmalarını yaptılar. Son olarak Abdullah Alpaydın arkadaşımız çok güzel bir kapanış konuşması yaptı. Yaptı yapmasına ama arkamıza baktığımızda bir avuç insan kalmıştı. Konuşma ve içerik açısından harika bir toplantıydı. Fakat sabır ve dinleme açısından zayıf kalmıştı (kalanların çoğu da zaten Sorgun’un dışından gelenlerdi).
Öğlen arası çok güzeldi. Hocalarımız, misafirlerimiz ve SDK üyeleri yüz yüze sohbet yaptılar. Birbirini şahsen tanıyanlar samimiyetlerini artırdılar. Telefon numaralarını aldılar. Birbirleriyle bir daha görüşmek üzere sözleştiler.
Ertesi gün yani Pazar günü Sorgun İ.H.L’nin pilav gününe katıldım. Gelmeyen arkadaşları orada gördüm. “Neden gelmediniz?” diye sordum farklı cevaplar gelmeye başladı. İsim vermek doğru olmaz ama verdikleri cevaplar aynen şöyleydi: “Düğünümüz vardı (Ercan Şahbaz bu konuda bizi bir hafta boyunca uyarmıştı). “Çocuğun ateşi yükseldi”. “Önemli işlerim vardı”. “Ayağımda biraz rahatsızlık vardı”… Toplantıyı erken terk edenler de şu türden cevaplar verdiler: “Başka toplantım vardı”. “Siyasiler gelecekti”…
Olsun harika bir iş yaptık. Gelecek sene yapacağımız toplantı için önemli tecrübeler kazandık. Toplantı sonrası topluca çektirdiğimiz fotoğraf benim için önemliydi. Çünkü bu fotoğraftakiler sabredip, sonuna kadar dinleyen arkadaşlardı. Gelmeyen ve toplantıyı erken terk eden Sorgun’un ev sahipleri çok şey kaybettiler. Ben, katılan, katılmayan bütün arkadaşlara, hocalarımıza, diğer misafirlere, SDK mensubu arkadaşlarıma gönülden teşekkür ediyorum. Seneye buluşmak üzere…
Nuri KAYA
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ