Sorgun’a Tayyare Kondu!

Sorgun’da çok önemli milatlar vardır. Sorarız anamıza, babamıza ben ne zaman doğdum? Her biri değişik aktarır… “Kel Apış’ın camızlarının doğurduğunda, Gargaların nohutları telef ettiğinde, Tersahanı su bastığında, Dotni’nin Osman’ın askere gittiğinde, Cırığın İsmail’in asmaları kuşlar yediğinde, Hod Gafa Mustafa’nın hamamı çalıştırmaya başladığında, Dıngıllı Mahmut’un yeni palto aldığında, Muhacir Salli’nin dellendiğinde, Delibaş’tan sel geldiğinde vs…”

Ve Sorgun’a “Tayyare konduğunda!” Yıl 1952’ler… Ağustos güneşi toprağı ağlatıyor. Milleti şıpır şıpır terletiyor. Hemen hemen herkesin boynunda mendil sarılı, eller yüzden ter silkelemede… Harmanlar serilmiş, düven sürene Allah kolaylık vere! Yabalar akşam serinliğini beklemekte… Kuşluk vakti, öğleyi kucaklamaya hazırlanırken, Akdağlar tarafından gelen iki tayyare, neredeyse Bedir Baba tepesine sürtünecekmiş gibi alçalıp, Yozgat yoluna doğru aktılar. Tüm kasabalı yollara düştüler. Sanırım evler içerisinde de kimsecikler kalmamıştı. Tayyareler Aröz’ün (Eğriöz) sol böğründen dönerek kasabanın üstünden tekrar hamam yoluna doğru seğirttiler. Bütün millet çoluk çocuk, yaşlısı genci seyirdeler. Kimi konacak diyor, kimisi “Bu Şahmuratlı pilot, anasını selamlıyor!” bazıları da “Kasabada sevdiği kız olacak ki, ona caka satıyor!” derken, ihtiyarlardan birisi “Kavakları yalamasına az kalmıştı.” Diyordu. Açıkçası herkes kendince bir yorumda bulunuyordu.

Tayyarelerin bir o yana, bir bu yana gidiş gelişleri birkaç defa sürdü. Tayyareler hangi yana gidiyorsa kasabalı o yana koşuyor, tersi olunca öbür yana… İhtiyarların dizlerinde derman kalmamış olacak ki, Gurulan Osman Emmi ile Noktalı’nın Hacı Bekir Emmi “Soyha gonacaksa gonsun!” dediler. Tayyareler yere o kadar yakın uçuyorlardı ki, pilotların aşağı doğru bakışları bile seçiliyordu. Abucaklı Refik Öztürk (Vali, Merhum) Fehmiye’nin Ali, Gamyon Ahmet’in Ayhan ve biz birlikte bir müddet koştuktan sonra çok yorulup, yol kenarına oturduk. Tayyareleri takip etmekten telef olunmuştu… Sonunda tayyareler Yozgat yoluna doğru, zaman zaman at yarışlarının yapıldığı tarlaya kondular. Jandarma tayyarelerin yanını, yöresini çevirdi amma milletin uçakları ellemesine mani olamadılar. Bendeniz de arkadaşlarımız da tayyarelerin burnuna kadar yaklaşıp, pervanesini elledik. Pervane çok sıcaktı, demek ki o da dönmekten telef olmuştu! İlçe yöneticilerinden birisi, iri kıyım olan pilota “Neden caddeye inmediniz?” diye sordu. Pilot; “Cadde adam doluydu korktuk onun için inmedik. Gittik geldik herkes peşimizde!” dedi. Cadde dediğimiz de hamam yolu, Sivas caddesi daha yapılmamıştı… Pilotlar “Uçakta yakıt azalmıştı, Sivas’ta da tam ikmal yapamadık, tez elden konduk.” Dediler. Pilotlara karınlarının tok olup, olmadığı soruldu. “Tokuz.” dediler. Ayran ikram edildi. Gece karanlığı çökene kadar kasabalı uçakları seyreyledi. Ertesi günü evlerde, kahvelerde bire bin katarak tayyare sohbetleri yapıldı…

Göbekli’nin Ömer’in oğlu, Kedi Ahmet’in Hasan Emminin oğlu, Bektaşlar’ın Hüsni Ağanın kızı, işte Sorgun’a tayyare konduklarında doğmuşlardı. Sonracığıma; Bektaşlar’ın Coşkun, Guralan Osman’ın İbram, Saniye’nin Fadiğin Hüseyin abi de Tayyare konduğunda askere gitmişlerdi. Mıstılı’nın Halet, Zübeyir’in Sacide ablalar da gelin olmuşlardı… Hey hey! Suyuna, toprağına gurban olduğum Yeşil Ovam! Bozok yaylasının altın gerdanlığısın desem az gelir…

Salim TAŞCI

Author: Yönetici