Eleştirmek kolaydır, öz eleştiri ise zordur. Kişinin kendi iradesiyle kendini sorgulaması, kendisiyle yüzleşmesi ya da hesaplaşması herkesin kolayca elde edebileceği bir meziyet değildir. Öz eleştiri alışkanlığı ya da becerisi kazanmış bireylerin kendileriyle daha barışık ve daha dengeli bir iç dünyaya sahip olmaları beklenir. Bu tip kişiler eleştiriye karşı da daha açık ve daha tahammüllüdürler. O halde, sağlıklı birey ve sağlıklı toplum için, öncelikle öz eleştiri kültürünün benimsenmesi ve yerleşmesi gerekir.
Eleştiri ise daha tartışmalı bir kavram. Öz eleştiri kültürü oluşmadığı zaman, ne yazık ki sağlıklı bir eleştiri anlayışının yerleşmesi de mümkün olmuyor. Bu durumda eleştiri kavramına olumsuz bir anlam yükleniyor. Böylelikle çoğu zaman bir saldırı aracı olarak algılanıyor ve genellikle saldırıyla ya da tepkiyle karşılık buluyor. O zaman da sağlıklı bir eleştiri sürecinden elde edilebilecek bir çok faydadan mahrum kalınıyor.
Eleştiri kültürünün yerleşmediği toplumlarda bireyler ve gruplar arası çatışmalar, anlaşmazlıklar ve ön yargılar yaygındır. Bu tür toplumlar rasyonellikten de uzaktır ve değişime/gelişime kapalıdırlar.
Günümüz Türkiye’si de buna bağlı sorunlardan muzdariptir. Ülkemizde her gün bir yenisini yaşamakta olduğumuz gerginliklerin, ayrışmaların arkasında çoğu zaman karşılıklı olarak eleştiriye tahammülsüzlük yatmaktadır. Üstelik bu tahammülsüzlük öylesine bulaşıcı ki, birbirine tamamen zıt inanç ve görüşte olanlarda bile çok benzer tutum ve davranış örnekleri gösteriyor.
Bir süredir dikkatimizi çekmekte olan bu olumsuz seyir üzerine bu ay “eleştiri ve öz eleştiri” hakkında yazmayı uygun gördük.
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ