İsraf kelimesi Arapçadan dilimize girmiş olduğu gibi, halihazırda kullandığımız bir kelimedir. Yemek, içmek, giymek, gibi hayatımızın her aşamasında sınırı aşmamak ve ölçülü olmak esastır. Bunun dışında insanın yaptığı işlerde sınırı aşması, ihtiyaçtan fazla tüketmesi, dengesiz harcama yapıp, saçıp savurmasına israf denir.
Dinimiz, israfa koyduğu yasakla, dengeli olmayı, orta yollu olmayı emretmiştir. Çünkü yaptıklarında sınırı aşana aşırılık yapana, dengesiz harcama yapana müsrif denir. Allahın emri, insanın yaptığı bütün işlerde ve fiillerde insanın iktisatlı olmasıdır. Aksi halde ahlaki prensiplerin özünü oluşturan denge prensibi bozulur. Allah yeryüzündeki nimetlerini dengeli bir şekilde göndermiştir. İsraf edenler yeryüzündeki dengeyi bozmaktadır. Yeryüzünde milyonlarca insan açlıkta ölürken, milyonlarcası da müsriflik içinde yüzmektedir. Yapılan araştırmaların sonucu hayli ürkütücüdür. İnsanoğlunun günlük yaşamında yapılan birçok israf çeşidi artık normal görülmeye başlamıştır. Lüzumsuz çalışan her türlü teknolojik ürün, gereğinden fazla yanan lambalar, birer defa çizip attığımız kağıtlar, çeşitli oyunlar karşısında harcadığımız saatler, fazladan alınıp modası geçti diye giymediğimiz kıyafetler hepsi israfın boyutunu göstermektedir.
FAO[Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü] verilerine göre dünyada üretilen her 3 gıdadan biri yenmeden çöpe gidiyor. Toplamda 1 milyar 300 milyon ton gıda israf edilmektedir. Bu gıdayla dünyada açlık çeken 1 milyar insanın karnını doyurmak mümkündür.
ABD de üretilen gıdaların neredeyse yarıya yakını hiç tüketilmeden çöpe gitmektedir.
Avrupa’da her yıl 100 milyon ton yemek çöpe gitmektedir.
Tarlalarda ekilen ürünlerin % 28’i tüketilemeden çöpe gitmektedir.
Hele ki, Dünya’daki tarlaları sulama yöntemi olan, vahşi sulamayla israf edilen su miktarı ile 9 milyon insanın günlük su ihtiyacını karşılamak mümkündür.
Rakamlara baktığımızda, israf ettiğimiz ürünlerle beraber onların yetişmesi için gerekli kaynaklarda israf edilmektedir. Kısaca burada yerinde ve faydalı olmayan her şey israf olmaktadır. Bir konu daha var ki o da israf konusunda ekmeğe gösterdiğimiz hassasiyet. Saygıyı, hatta kutsallığı neden diğer nimetlere göstermiyoruz. Bir pazar yerinde akşam pazar kapanırken, satılmayan, ezilen, çürüyen, dökülen sebze ve meyvelerin israfı, eminim ki ekmeğin israfından daha fazladır.
Para kazanmak, bir şeyler elde etmek elbette kolay birşey değildir. Para kazanmak için emek harcanır. Güç harcanır. Zaman harcanır. Para çok kolay kazanıldığı gibi çok kolayda kaybedilir. Bu sebeple, çok kolay ve hesapsızca harcanmamalıdır. Sahip olduklarımızın değerini çok iyi bilmek gerekir. Günümüzdeki gibi modası geçti diye sürekli telefon değiştirmek, evimizdeki eşyaları eskimeden değiştirmek, lüzumsuz ve boş yere harcama yapmaktan öte bir şey değildir. Sahip olduğumuz değerlerin önemini anlamamaktır.
İsraf neticesinde kaynakların tükenmesi ile baş gösterecek sıkıntıları düşündüğümüzde, insanlığın ne kadar bir çıkmazda olduğunu görebiliriz. Kendini tüketim ile mutlu eden insanlar, sadece kendilerine değil bütün insanlığa, hatta doğmamış çocukların geleceklerine de zarar vermektedirler. Dikkat ettiğimizde insanları tasarrufa çağıran, terzilik, ayakkabı tamirciliği gibi bir çok meslek yok olup gitmektedir. Bu konuda çocuklarımızı eğitirken, her yemeğin sonunda okuduğumuz yemek duasının başındaki [Yiyiniz içiniz ama israf etmeyiniz] ayetinin anlamının ötesinde, tüketim kültürünün değişmesi, israfa yönelik tedbirler alınması ve uygulanması için elimizden gelen gayreti göstermeliyiz.
Nuri KAYA
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ