KAĞNI (Gağnı): Hayvan gücü (öküz/manda) ile çekilen iki tekerli ahşap taşıma aracı.
“Öküzün yiğitliği yüklü kağnıda belli olur.” (Atasözü)
“Uzun bir kağnı kafilesi… Ah, ne hazindi, bu kağnı kafilesi…! Gacır, gacır… Kafileyi yöneten insanlar… Bu iki direk iki tekerlekten ibaret arabalar sanki onların uzuvlarına bitişiktir. Bunların içinde yatarlar. Döşekleri, yorganları, yiyecek ve içecekleri bunların içindedir. (Yaban, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, İletişim Yayınları,2001)
“Gağnı gırık öküz hasta
Ho diyecek zaman değil!” (Hamdi Gardaş)
KAĞNI SAYISI: Sorgun’un 100 köyündeki kağnı sayısı: 4053
(Köy Envanter Etütlerine Göre Yozgat- Köy İşleri Bakanlığı Yayınları-1968)
“Bu köyler arasında yollar vardır, iğri büğrü yollar. Dizi dizi kağnılar, yaya, atlı eşekli köylüler görünmese, yollar da seçilmez.” (Güllüceli Kazım, Yusuf Ziya Bahadınlı, 1965)
KAĞNI YAPIMI: Yapıldığı yöredeki ağaç malzemeden yapılır.
“…Kağnı arabası imal eden ormanlık dağ köyleri de vardır…”
(İdari Coğrafya, Akdağmadeni İlçesi, Faik Akoğlu, Akdağmadeni Kaymakamı, İdare Dergisi, Mart- Nisan 1946)
KAĞNI TAMİRİ: Kağnının yıpranmış kısımlarının onarılmasıdır.
“Hasan Çavuş sabah erceden kalkmış, avlu içerisinde duran kağnının etrafını şöyle bir gezmiş, bir bir eksiklerine bakmıştı. Tahtadan yapılmış malzeme çantasını ahırdan çıkarmış, keseri, testereyi, eğeyi, bir torba içindeki mıh ve gadakları (büyük çivi) hazırlamıştı. Kağnının şınağı (tekerdeki demir çember) iyice gevşemişti, bir iki mıh çaktı. Ok ve boyunduruğun yarılan kısımlarına birer çember dolayıp bir iki mıh da oralara çaktı. Mazıya biraz yağ sürdü. Oonderenin (öküzleri sürmeye yarayan sopa) ucundaki nodulu ( sopanın ucundaki çivi) düzeltti. Kağnı üzerindeki tahtaları, ölçülerini alarak kesmeye başlamıştı…” (Norüyon, İsmail Arslan, Haziran 2006)
KAĞNI GICIRTISI: Kağnı mazısından çıkan ses.
“ …ne kadar zor dönerse o kadar marifet… Yani o kadar yürekler acısı bir ses çıkarmakta. Ah! Bu kağnılar, kağnı gıcırtısı…”
(Bedri Rahmi Eyüboğlu, Canım Anadolu, Enver Naci Gökşen, Kompozisyon Bilgileri )
“Yine yükün almış kağnı gıcılar
Depreşir ruhumda derin acılar” (Abdullah Koç)
“…kağnının tekerleğinden çıkan gıcırtı kilometrelerce öteden duyulur ve onu süren çiftçilere özel bir keyif verirdi. Kağnıları iyi gıcırdasın diye tekerlerin mazısına (dingil) mangal kömürü sürerlerdi. Kağnı gıcırtısını hiç duymamış bir yabancı ya da şehirli, bu garip ses karşısında paniğe kapılırdı. Yük ne kadar ağır ve tekerlekler yola ne kadar gömülürse, gıcırtı da o kadar güçlü ve derinden çıkardı. Bütün gün, köylerin çevresinde, bu kağnı gıcırtıları yankılanırdı…”
(Sorgun’dan Çıktım Yola, Anılar 1.Cilt, Prof. Dr. Rauf Yücel )
KAĞNI DAYAĞI: Kağnı durduğunda, okunu yukarıda tutmaya, boyunduruğu boşa almaya yarayan ağaç değnek.
“Destek çubuğu. Kağnı boşta beklerken öküzlerin yorulmaması için iki öküzün arasına, boyunlukları havada kalacak şekilde yerleştirilir. Kağnı yürüdüğü zaman o kendiliğinden düşer. Bir iple boyunluğa bağlı olduğu için yerde sürünerek gider.”
“…Sürünerek yaşarım, kağnı dayağı gibi…” (Said Coşgun)
“…Elbette sürünürsün, kağnı dayağı gibi…” (Hasan Coşgun)
(Ben Kimim, İbrahim Selman Coşgun. Hazırlayanlar: Âdem Koç – Burcu Coşgun)
KAĞNI MAZISI: Kağnının iki tekerini birbirine bağlayan ve tekerlerle birlikte dönen kalın ağaç.
“Kağnı mazısı yani iki tekerleği birbirine bağlayan ve onlarla birlikte döneceğim diye kıyameti koparan baltayla yontulmuş kütük.” (Bedri Rahmi Eyüboğlu, Canım Anadolu, Enver Naci Gökşen, Kompozisyon Bilgileri)
“Dağ yolu
Mazısı, yolcusu
İnim inim inleyen bir kağnı.
Hasta delikanlı,
Ciğeri tutuşmuş ana.” (Memed’in Ölümü / Abbas Sayar)
KAĞNI ÇETENİ: Saman, üzüm, gübre vs. taşımak için kağnılara konulan söğüt çubuğundan örülmüş değişik ebatlardaki sepet.
“Delibaş Deresi’nin doğu tarafı ile çarşıdan geçen ana yolun kuzeyinde kalan kesim Hanbaşı Mahallesi’ni oluşturuyordu.
… İkinci sokakta üzüm pazarı kurulurdu. Özellikle Şahmuratlı köylüleri, sonbaharda, kağnının üzerindeki çetenlerle getirdikleri üzümleri kasabalıya burada pazarlarlardı…”
(Sorgun’dan Çıktım Yola, Anılar 1.Cilt, Prof. Dr. Rauf Yücel )
KAĞNI YOLU: Üzerinde kağnının gidebildiği yol.
“… Mezarlığın altından bizim mahalleye doğru ulaşan bir kağnı yolu vardı…”
(Sorgun’dan Çıktım Yola, Anılar 1.Cilt, Prof. Dr. Rauf Yücel )
KAĞNI YOLCULUĞU: Kağnı ile yapılan yolculuk.
“… Kağnının üzerine bir yatak serdiler. Üzerine yastık ve yorgan koydular. Diğer eşyaları da uygun bir şekilde kağnıya yerleştirdiler. Kahvaltıdan sonra Gedikhasanlı’nın yolunu tuttular…”
“… Karlı, soğuk bir günde, yine kağnı ile Sorgun’a döndüler. ”
(Sorgun’dan Çıktım Yola, Anılar 1.Cilt, Prof. Dr. Rauf Yücel )
KAĞNI TEKERİ: Tek parça veya üç parça olabilen ahşap teker… Tek parça olması halinde çevresine demir çember takılmayabilir. Üç parça olması halinde demir takılması zorunludur.
“Sivas yollarında geceleri
Katar katar kağnılar gider
Tekerleri meşeden.
Ağız dil vermeyen köylüler
Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler?
Ağır ağır kağnılar gider
Sivas yollarında geceleri.”
(Sivas Yollarında, Cahit Külebi)
MÜZEDE YOZGAT KAĞNISI: 19. Yüzyıl sonlarına tarihlenen bir Yozgat Kağnısı, Tofaş Bursa Anadolu Arabaları Müzesi’nde sergilenmektedir.
(Tofaş Bursa Anadolu Arabaları Müzesi Online Kitabı, tofasanadoluarabalarimuzesi.com internet sitesi)
SAP KAĞNISI: Biçilmiş ekinleri (sapları) taşımak üzere düzenlenen kağnı.
“… Bunlara “Sap kağnısı” denirdi ve her biri bir yığını içine alabilecek genişlikte olurdu. Kağnının ön ve arka köplerine (kağnının yanlarından dışarı uzanan kalaslar, tekerlekler bu kalasların arasında hareket ederler) 60 cm kadar yüksekliğinde, çatal ağaçtan birer dikme çakılır, bir tane de en öne, kağnının oku üzerine çakılırdı. Sonra uçları ok üzerindeki dikmede birleşecek biçimde, iki adet cerek (dört beş metre boyunda ağaç dikme) bu çatal dikmelerin üzerine oturtularak sıkıca bağlanırdı. Üçüncü bir cerek de kağnının arka bölümünü tamamlayacak biçimde arka köpler üzerindeki çatallar arasına uzatılıp sıkıca bağlanırdı. Üstten görünüşü tam bir ikizkenar üçgeni andırırdı. Daha sonra kağnının ana gövdesi ile bu cerekler arasından ince bir sicim birer karış ara ile dolandırılır, böylece kağnının iç oylumu genişletilerek daha fazla sap taşıması sağlanırdı…”
(Sorgun’dan Çıktım Yola, Anılar 1.Cilt, Prof. Dr. Rauf Yücel )
YÜK KAĞNISI: Yük taşınan kağnı.
“… Harmandan kalkılınca Ali kağnıya beş çuval buğday doldurmuş, Sorgun’a getirmişti…”
(Sorgun’dan Çıktım Yola, Anılar 1.Cilt, Prof. Dr. Rauf Yücel )
“… Bektaş ticarete çok yatkındır. Kağnısı ile Samsun’a zahire taşıyıp oradan mal getirir ve Köhne’de onları pazarlar…”
(Sorgun Kökenli Değerlerimiz, Prof. Dr. Rauf Yücel )
ZELVE: Öküzün boyunduruktan çıkmaması için boyunduruğa geçirilmiş eğri değnek.
“Kağnıya zorunan giden öküz ya zelveyi kırar ya da zelve bağını koparır.” (Atasözü)
“Dovvah var öküz durdurur. Dovvah var zelve gırdırır.” (Atasözü)
Adnan KORKMAZ
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ
KAYNAKLAR :
1-Yaban / Yakup Kadri Karaosmanoğlu, İletişim Yayınları, 2001
2-Köy Envanter Etüdlerine Göre Yozgat, Köy İşleri Bakanlığı Yayınları, 1968
3-Güllüceli Kazım, Yusuf Ziya Bahadınlı, 1965
4-İdari Coğrafya, Akdağmadeni İlçesi, Faik Akoğlu, Akdağmadeni Kaymakamı, İdare Dergisi, Mart- Nisan 1946
5-Norüyon, İsmail Arslan, Haziran 2006
6-Enver Naci Gökşen, Kompozisyon Bilgileri
7- Sıla Üç Aylık Kültür ve Sanat Dergisi
8-Sorgun’dan Çıktım Yola, Anılar 1.Cilt, Prof. Dr. Rauf Yücel
9-Ben Kimim, İbrahim Selman Coşgun. Hazırlayanlar: Âdem Koç – Burcu Coşgun
10-Tofaş Bursa Anadolu Arabaları Müzesi Online Kitabı
11-Sorgun Kökenli Değerlerimiz, Prof. Dr. Rauf Yücel
12- Lügatçe – Çiftçilik. Türk Etnoğrafya Dergisi. Sayı : 1, 1956
13- Çorum Yöresi Sözlü Kültürü, Can Yoksul
14-Çorum Yöresi Ağızları Sözlüğü, İbrahim Gösterir.
COK ZEVKLİ BİR KONU İDİ