“Sevda denen baş belası, Çullanmıştır başımıza”
Sorgun Düşünce Kulübü üyeleri, her neyi ve kimi kaleme almışlarsa, Sorgun’a dair bir değerin, bir şahsiyetin hem kendilerince hakkını teslim etmekte hem de yeni nesillere ve sonraki zamanlara ulaştırılmasında kilometre taşı olsun diye tarihe not düşmektedirler.
Uzaydan çekilen fotoğraflarla coğrafya yeterince anlaşılmaz. Her bir karışında emeğiniz, alın teriniz, ayak ve tırnaklarınızla üzerinde geçirdiğiniz mevsimlerin bakiyesidir coğrafya. Yüzey yapısından çok yüzeyinde yaşanılandır coğrafyanın gerçeği.
İb-ni Haldun’un “Coğrafya kaderdir.” tarifinden sıklıkla etkilendiğimizi, doğruladığımızı, hatta yaşanılan ve yaşanılacak olanların coğrafya ile kaderin “bağlantısal bütünsellik” içerisinde olduğunu ifade edebilirim.
Anadolu’nun tam ortasındaki bu coğrafyada ise, tam da bu cihetten bakılınca; her bir parçasında inebildiğin kadar derinlik, anlayabildiğin kadar düşünce, görebildiğin kadar ufuk, duyabildiğin kadar ses, işleyebildiğin kadar cevher, sürebildiğin kadar tarla… Hülasa kaldırabildiğin kadar sevdanın ötesi vardır. Ayrıca, her şeyi tarif etmek, resmetmek de icap etmez. Saatlerce kelam, sayfalarca yazı, sayısız fotoğraf da lazım değil. Kısa, net ve anlaşılır ifadelerle hakikatleri şiire döken, edebiyat tekniği, halk dili, doğru ve anlaşılan mesajı ile halktan yana haklı bir duruş sergileyen merhum ozan şair Kasım Kazancıklıoğlu’nu daha yakından anlamak tanımaktır muradımız.
Kazancıklıoğlu’nu; “Baş olanlar övünmesin, ne gelirse başa gelir. Diz toprağa dayanır da, baş düşerse taşa gelir.” dizeleri ile tanıdığımda, formül yazan kimyager gibi anlamıştım. Her dönem için karşılığı olan ve kibirlenmemeyi salık veren bu mısraların izini sürdüğünüzde karşınıza Divan Edebiyatından, Halk Şiirinden, ozanlık geleneğinden ve şair hassasiyetinden mütemmim derin bir geçmişin yaşandığı anlaşılan saklı kent çıkıyor.
Doğru ve bütünü görmek, olabildiğince eserine ulaşmak için biraz bakındım. Sağa sola sordum. İnternette gezdim. Karşılaştıklarım az ve yeterince anlatmayan ifadelerle dolu ve bilindik birkaç şiirin yer aldığı sığ kaynaklardı. Şiirlerinin tamamının nerede olduğu, hepsinin yazılı mı olduğu, sözlü olarak yaşayanlarının var olup olmadığı konusunda da hâlâ tatminkâr bir noktaya varmış değilim. Ancak memleketin tarihi, siyasi, edebi varlıklarına yakınlığını bildiğim, hatta Kasım Kazancıklıoğlu’nu seven ve şiirlerinden epeyce bir kısmını bilen ve paylaşan Ahmet Yılmaz’la görüştüm. Gazetecilik, televizyonculuk hizmetleri ile kültür ve düşünce dünyamızın yakın tanığı Yılmaz, hiç bilgimizde olmayan bir kaynağı paylaşarak bir değerin, cevherin açığa çıkartılmasında ve işlenip faydaya dönüşmesinde çok büyük katkı sağladı.
1991 yılında, Ankara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğrencisi Suat Canol’un hazırladığı tezde, neredeyse Kazancıklıoğlu’nun hayatı ve şiirleri cem edilmiş. Âşık tarzı, resmi ve hususi hayatı, edebi hayatı, şiirlerinde işlediği konuları ve şiirlerinden oluşan çalışma, yazılı kaynaklarımız arasında önemli bir yer edinmiştir. Daktilo ile yazılmış, arı duru, ön yargısız bu çalışma ile Suat Canol yitik kentimizin adresini belirlemiştir.
Başkaca yazılı kaynaklara erişildiğinde çeşitlilik artacak ve yaklaşım daha da derinleşecek; resmin bütününü görmemize yardımcı olacaktır. Kasım Kazancıklıoğlu 1903 Sorgun Alcı köyü doğumlu olup varlıklı bir aile olan Kazancıklıoğlu sülalesinden Halil Ağa’nın oğludur. Konya Lisesini bitirdikten hemen sonra öğretmenliğe başlayan Kazancıklıoğlu, 17 yıl çeşitli yerlerde öğretmenlik yapmıştır. İki yıl da Ankara Hukuk Fakültesine devam etmiş ancak tahsilini yarıda bırakmıştır.
Halkın sorunlarına çözüm üretmek, beklentilerine çare aramak, yol göstermek ve nasihatlerde bulunmak için her zaman önce “kendisi adım atmış” halk ozanı olan Kasım Kazancıklıoğlu, mütevazı kişiliği ile çevresinin aydın münevver kişisi olarak sevip saydığı birisidir. Siyasete girişi de bu niyet üzeredir.
Demokrat Parti’nin, Osman Bölükbaşı ile birlikte Orta Anadolu temsilciliğini üstlenerek Yozgat, Çorum, Kayseri, Tokat illerinin parti teşkilatlanmasını yapmıştır. Dönemin en bilindik isimlerinden birisi olmuştur. 1950 yılında milletvekili adayı olmuş ancak meclise girememiştir. Şimdilerde özel idare tarafından yürütülen hizmetlerin eski teşkilat ismi olan YSE (yol, su, elektrik) Müdürlüğünde görev almış, 1971 yılında emekli olmuştur.
Ortaokul çağından itibaren şiire olan ilgisi onun duygularını, hayallerini düşüncelerini şiire dökmesinde zemin oluşturmuştur. Tertipli, düzenli, ilgili bir şair olan Kazancıklıoğlu, başta Fuzuli olmak üzere tüm geçmiş divan ve halk şairlerine ilgi duymuştur.1927’den sonra yazdıkları neşredilmeye başlanmıştır. Birçok dergide ve gazetede çıkan eserleri onun döneminin ünlü yazar ve şairleri ile tanışmasını sağlamıştır. Birçok edebi sohbet meclisinde yer almıştır. Faruk Nafiz Çamlıbel’le yakın dostluk kurmuş, birbirinden etkilenmişlerdir. Hareketli ve ateşli bir mizacı olan şair, sosyal olmayı hayatı boyunca bırakmamıştır. Toplantılara meclislere, yarışmalara katılmıştır. Daima halkın içinde olmuş ve toplumu yaşayarak gözlemlemiştir. Kişisel yaşamında oldukça dikkatlidir; sigara, içki, kumar gibi kötü alışkanlıklardan uzak kalmıştır.
Kültürlü ve tahsilli bir halk şairi olarak milli kimliğe ait özelliklerin tamamını kendi benliğinde toplamış “Cumhuriyetimizin 50. yılı” ve “Milletime” şiirleri ile bu düşüncelerini dile getirmiştir.
Mahalli kelime ve kavramları kullanarak zengin ve ahenkli bir söyleyiş ortaya koymuştur. Zira Halk Edebiyatımız, Divan Edebiyatı, Tanzimat ve diğer edebi devrelerin âşık tarzıyla yan yana gelmesi ile farklı bir zenginliğe erişmiştir.
Şair etkilendiği kaynakların özelliklerini şiirlerine taşımıştır. Benzetmeler, tanımlamalar, yerel ifadeler kullanmıştır. “Enjambemet” denilen yani düşüncenin daha sonraki mısra ya da mısralara taşınmasını ustaca yapmıştır.
“Sevda denen baş belası,
Çullanmıştır başımıza” (altmışbeşlik şiir)
Kazancıklıoğlu hane sayısı, hece sayısı, kafiye dağılışı, mahlasın kullanılışı ve şiirlerine ad vermede halk şiirinin ve aşık tarzının gelenekli yapısına uymuştur.
Kazancıklıoğlu’nun şiirlerinin toplamına baktığımızda önemli bir kısmını aşk şiirleri oluşturmaktadır, hatta kendisi “aşk şairi” olarak bilinir.
“Ağlarım” adlı şiirinde sevdiğini küstüren bir insanın samimi bir dille pişmanlığını ifade etmiş, “Genç Kıza Öğüt” şiirinde nasihat etmiştir. “Gelmez Oldun Bize Gayrı” ve “Küsen Dilber Söz Dinler mi?” adlı şiirlerinde sitemkârdır, “Ne Çıkar” şiirinde sevgiliden dertlenen çilekeş âşık “Nefes”te Divan Şiiri’ne uzanmış, “Var” isimli şiiri ile tanıdığı bir hanıma seslenmiştir. Altmışı geçkin şiirlerinde, her şair gibi kaderden, felekten, hayattan ve dünyadan yakınma içerikli şiirleri vardır. Milli ve manevi içerikli eserleri, tasavvufi düşüncelerini paylaştığı şiirlerinde sadece “ölüm” temasını işlememiştir. Uzunca bir zaman siyasetle meşgul olmasına rağmen sadece 5 şiirinde siyasi içerik ve hicve yer vermiştir. “Sicilli Osman’a” en çok dillendirilmiş şiirlerinden birisidir. Şair hayatın ve dünyanın cazibesinin aldatıcı olduğunu, gerçek hayattaki bütün unsurların, zevklerin, maddeye bağlı her şeyin boş olduğunu vasiyeti üzerine mezar taşına yazılan “Kitabe-i Seng-i Mezar” isimli dörtlüğünde belirtmiştir. Bu dörtlük şairin dünyayı nasıl gördüğünün kısaca özetidir.
“Şairdi derbederdi
Hayatı hep kederdi
Dipsiz işler peşinde
Koştu koştu keperdi”
Kasım Kazancıklıoğlu duygulu, hassas bir yapıya sahip, kendi aşkını, imajlarını, sevmediklerini, oğlunu, dostunu, milletini, toplumu, dünyayı ve feleği açık, sade ve akıcı bir anlatımla aktarmıştır. Aşk, acı, yakınma ve hiciv onun şiirinde koyun koyunadır. Aşırı hayallere, estetik ve metafizik konulara değinmemiş; alaycı, mizahi bir anlatımdan uzak kalmıştır. Sadece yaşadığı çevreyi anlatmış; normal çizgide yaşayan insanların gösterdiği özelliklere bağlı kalmış ve bunu da şiirlerine yansıtmıştır.
1976 yılında Ankara’da hayata gözlerini yuman Kazancıklıoğlu nasıl anılmak istendiğini de yine kendi üslubuyla dillendirmiştir:
Çiğdem, lale, sümbül gonca gül açsın
Yaprakta, çiçekte, dalda an beni,
Bomboş kovan gibi kalmasın gönül
Arıda, petekte, balda an beni.
Aydın BARAN
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ
COK FAYDALI BI CALISMA OLMUS AYDIN ABI TESKKURLER…
DUA ILE SORGUNDAN