Öğretmen Hacı Ahmet Çetiner

Bu yazıda Yeşilyurt İlkokulu öğretmenlerinden merhum Hacı Ahmet Çetiner hakkında yazılan yazılardan alıntılar aktarılacaktır.

Sorgun Ortaokulu Türkçe Eski Öğretmeni Muhsin Şener’in “Bir Eğitimcinin Kırk Yılı” adlı kitabında anlatılanlar: “Çetiner Öğretmen ilkokul öğretmeniydi. Konya Öğretmen Okulu mezunuydu. Matematikçi Naci Beyin öğrencisi olmakla övünürdü. Tarihe özel bir merakı vardı. Bol bol okumuştu ve hala okuyordu. Çetiner öğrencilerini adım adım izlerdi. Ortaokulda, lisede ve üniversitede… Onların kendisini aramalarına falan hiç bakmadan izlerdi.”

Yeşilyurt İlkokulu eski öğrencilerinden tarihçi Mevlüt Uluğtekin Yılmaz’ın Sıla Dergisi’nde yayınlanan “Hayatıma Yön Verenler” başlıklı yazısında anlatılanlar: “Onun sınıfında hiç okumadım. Ama en çok çekindiğim o idi. Herkes çekinirdi. Ellili yıllarda ilkokuldan, o yıl hiç zayıfın olmasa dahi bir genel imtihanla mezun olunurdu. İmtihan komisyonunda o da vardı… Diğer derslerden verilen sorulara cevap verdiğim halde tarih dersinden sorulanları cevaplayamadım. Ahmet Öğretmen ‘Bu çocuğa bir soru daha sormak istiyorum’ dedi ve çok kolay bir soru sordu. Hemen cevapladım. Geçer not aldığımı öğrenip, tam çıkacağım sırada Ahmet Öğretmen yanıma yaklaştı ve ‘Seni kurtardım ama peşini bırakmayacağım’ dedi. Ortaokula başladım. Tarih öğretmenim beni çağırdı. ‘Çocuğum sen ilkokulda tarih dersinden çok zayıfmışsın. Ahmet Öğretmen söyledi. Seni başarılı görmezsem acımam’. dedi”

Yeşilyurt İlkokulu eski öğrencilerinden Prof. Dr. Rauf Yücel Sorgun’dan Çıktım Yola/ Anılar (1) adlı kitabında anlatılanlar : “Beşinci sınıfları öğretmen Ahmet Çetiner okutuyordu. Ahmet Bey çok disiplinli, çok bilgili, öğrencisine bir şeyler öğretmek için çırpınan, idealist bir Cumhuriyet öğretmeni idi. O müzik, beden ve resim gibi derslere pek önem vermez, daha çok fen bilgisi ve kültür derslerine ağırlık verirdi. Onun öğrencileri, çok iyi bir genel kültür alarak yetişirlerdi. Ne yazık ki ben, Ahmet Bey’in hiç öğrencisi olamadım. Bizim ev uzak olduğu için okul çıkışı çoğu kez Yusuf abimi beklerdim, birlikte eve dönmek için. Ancak paydos zili çalıp tüm öğrenciler evlerine dağılırken, Ahmet Bey’in girdiği 5. sınıfın dersi bir türlü bitmezdi. Belki bir saat iki saat daha fazladan ders yaparlardı. Ben de çoğu kez 5. sınıfın kapısının önünde oturur onların çıkmalarını beklerdim. Yine bir gün, ben kapıda beklerken, öğretmen aniden dışarı çıkmış, “burada ne beklediğimi” sormuştu. Beni zaten tanıyordu. Ben de “Yusuf abimi bekliyorum” deyince, “Gir bakalım içeri” diyerek beni sınıfına almıştı. Sınıfta gördüğüm tablo hâlâ gözlerimin önündedir. Büyük bir masanın üzerine Akdeniz ve çevresindeki ülkelerin balmumundan haritası yapılmış, Akdeniz ve Karadeniz tümü ile maviye boyanmıştı. Yine güneyden kuzeye doğru akan mavi renkli Nil nehri ve onun deltası yeşile boyanmış, kibrit çöpünün üzerine sarılan pamuklar, Nil ve Nil deltası boyunca yere batırılarak Mısır’da ne yetiştiği belirtilmişti. Ayrıca tahtadan yapılmış minik gemilerin üzerine pamuklar konarak, Akdeniz’den Avrupa’ya doğru yol alışları sergileniyor ve Mısır’ın en önemli dışsatım ürününün, pamuk olduğu vurgulanıyordu. Altmış yıl öncesinin ilkokul 5. sınıfında böyle bir eğitim veriliyordu. Şimdi gelin de bu tabloyu unutun. Hiç mümkün mü? Kim bilir onun öğrencileri daha buna benzer ne tablolar öğrenmişlerdi? Zaten o sene Ahmet Bey’de okuyan öğrencilerin pek çoğu ortaokul ve liseye giderek, eğitim sürelerini başarı ile tamamlamışlardı. Bunlardan ilk aklıma gelenler: Nurettin Turan, Şakir Arslan, Servet Bora, Hüseyin ve Şahin Boran kardeşler… Ahmet Bey gibi idealist öğretmenler hâlâ kaldı mı bilmiyorum. Emekli oluncaya dek Sorgun’da çalışan ve emeklilik dönemini de Sorgun’da geçiren Ahmet Çetiner hocamın “Ruhu şad olsun!” diyorum”

 

SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: sevare