Rauf Yücel hocamızı, kendi yaşam hikâyesinden yola çıkarak ailesi ve yakın akrabalarının yaşamını detaylı olarak anlattığı biyografi tarzında kaleme aldığı romanı dolayısıyla tebrik ederim. Okumaya başladığımda oldukça detaylı bir anlatım ve spesifik konuları içermesi sebebiyle sıkıcı gelen eser, konunun içine girdikçe zevkle okuduğum bir roman halini aldı. Bu tarz çalışmaların geçmişimize ışık tutması ve yeni çalışmalara ilham vermesi bakımından oldukça faydalı olduğu kanaatindeyim. Romanla ilgili olarak dikkatimi çeken ve özellikle vurgulamak istediğim hususları şu şekilde sıralamak isterim:
- Öncelikle hocamızın hem kendisi, hem ailesi hem de yakın akraba ve arkadaşları hakkında uzun yıllar oncesine ait konuları tüm ince ayrıntılarına kadar hatırlıyor olması beni hem hayrete düşürdü hem de imrendirdi. Çünkü kendimi bu çerçevede yokladığımda bırakın yakın akraba, arkadaş ve aileyi, kendimle ilgili olarak bile hatırlayabildiklerimin oldukça sınırlı olduğunu gördüm. Bu işin sırrı alınan notlar veya tutulan günlükler midir yoksa hocamız tüm bu detayları hatırlamakta mıdır?
- Hocamızın kıymetli annesi Emine hanımın yaşamı gerçek Türk kadınına çok güzel bir örnek teşkil etmektedir. Emine hanım, cefakar, fedakar Türk kadınının, Türk analarının aileleri için ne tür zorluklara katlandıklarını, nasıl fedakarlıklar yaptıklarını çok güzel bir şekilde anlatmaktadır. Türk toplumu işte bu anaların omuzlarında yükselerek bugünlere ulaşmıştır. Allah onlardan razı olsun. Bu analar bugünkü gençlere de örnek teşkil etmelidir. Toplumun sağlıklı gelişiminin temini için bu anaların yaşamları bugünkü genç analara iyi bir şekilde anlatılmalıdır.
- Hocamızın babasının vergi toplama memurluğu yaparken köylüye yaptığı iyilik neticesinde başına gelenler de gerçekten ibretlik bir konu olarak hafızalarımızda yer aldı. Köylünün kendilerine iyilik yapan birine sırtlarını dönmeleri beni gerçekten çok şaşırttı.
- Hocamızın ablasının üşüterek hastalanması ve günlerce hiçbir tedavi görememesi ve ailesinin gözleri önünde eriyip gitmesi de yürekleri sızlattı. Bu durum bugün sahip olduğumuz imkanların ne anlama geldiğinin anlaşılabilmesi açısından gerçekten çok önemli bir örnek. Doktor yok, hastane yok. Basit bir üşütme, tedavi edilememesi sebebiyle ilerliyor ve yaşamının baharındaki bir insan anasının, babasının, kardeşlerinin gözleri önünde yaşamını kaybediyor. Geçmişte atalarımızın ne zorluklarla mücadele ettiklerini göstermesi bakımından oldukça ibret verici.
- Hocamızın amcası Halit ve karısının yaptıkları da gerçekten çok üzücü ve ibretlik. Zor durumda olan kardeşinin ailesine sahip çıkacağı yerde onlarla uğraşması, onlara her türlü kötülüğü reva görmesi kabul edilebilir bir şey değil. Allah bu tür insanları ıslah etsin diyelim.
- Bu roman sayesinde benim de köyüm olan Dişli Köyü’nün üniversite okuyan ilk kişilerinden olan Halit Nazlıoğlu, Ünal Öztürk ve Burhan Öztürk’ün ve yine yakınen tanıdığım Zahir Kayhan’ın hocamızın arkadaşları olduğunu, hatta Yozgat Lisesi’nde okurken aynı evi paylaştıklarını da öğrenmiş oldum. Bu kıymetli insanların o dönemde ne zorluklarla okuduklarını hocamızın romanı vesilesiyle bir kez daha görmüş olduk. Bu toprakların insanlarının kaderi bu sanırım. Bu toprakların insanları hayata tutunabilmek için her dönemde büyük zorluklara katlanmak, büyük fedakârlıklar yapmak zorunda kalmışlardır. Şekli, dozajı değişse de bu her dönemde böyle olmuştur ve böyle olmaya da devam etmektedir. Doğduğu yerde doyamayan insanların kaderidir bu. Ama bizler artık inanıyoruz ki, bu böyle olmak zorunda değildir. Bu zorlukları yaşayan bizler bizden sonra gelecek olanların aynı zorluklarla karşılaşmaması için mücadele etmek durumundayız. İşte Sorgun Düşünce Kulübü, bu düşüncenin, bu inancın eseridir. Bu vesileyle, ben bu büyüklerimizi anmak (özellikle Ünal Öztürk ağabeyim ben ODTÜ’de okurken Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde Daire Başkanı idi ve bana oldukça yardımcı olmuştur), vefat edenlere Allah’tan rahmet dilemek, hayatta olan Burhan Öztürk ağabeyimize de saygılarımı sunmak isterim.
Okumuş olduğumuz roman üç ciltlik bir çalışmanın ilk cildi. İki cildi daha yayınlanacak. Rauf hocamıza diğer iki ciltlik çalışma konusunda başarılar dilemek isterim. Oldukça zor bir işe kalkışmış. Allah yardımcısı olsun.
Benim acizene önerim hocamızın kendi yaşamını detaylı olarak anlatırken, biraz da o dönemdeki toplumsal ve siyasal konulara yer vermesi. Türkiye’nin, Yozgat’ın ve Sorgun’un o dönemdeki sosyal, ekonomik ve siyasi durumları hakkında da bilgi yer alırsa romanın daha akıcı bir şekilde okunacağı kanaatindeyim.
HATİP SORGUN
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ