Üretmek ve tüketmek insana has bir özelliktir. Önemli bir zihinsel süreçtir. Sağ ve sol beynin koordineli bir şekilde çalışmasının sonucu üretim (mal ve hizmetler) olabilmektedir. En zor olanı ise üretmektir. Tüketmek sadece bir emeği içinde barındırırken üretmek birçok alanda zihinsel gezintiler sonucunda somutlaştırmayı gerektirir.
Üretmek denince psikoloji alanında önemli bir yeri olan Maslow’dan bahsetmeden geçemeyeceğim. Abraham Maslow, yaptığı çalışmalarında insanın olumlu yönü üzerine durmuştur. İnsan gelişimine nasıl katkıda bulunacağı üzerine düşünmüştür. İhtiyaçlar hiyerarşisi kuramını geliştirmiştir. İhtiyaçları, eksiklikten kaynaklanan ve gelişimsel olarak iki ana başlıkta toplamıştır. Gereksinimler hiyerarşisi; yaşamı sürdürme, güvenlik, aidiyet ve sevgi, kendine saygı ve kendini gerçekleştirme basamakları oluşturur. Her basamakta gerekli olan ihtiyacı karşılamak adına insanların çabalarının olduğunu vurgulamıştır.
Neden bu basamaklardan bahsediyorum? Çünkü üretmek ve tüketmek adına kapital düşüncenin temelini oluşturmuştur. İnsan psikolojisinde ihtiyacı giderme güdüsünün farkında olan kapital düzen birçok alanda zaruri ihtiyaçlar oluşturabilmektedir. Tüketim bilinci olmayan bireyin asıl ihtiyaçlar listesi sürekli değişir.
************
Üretmek konusunda bu toprakların kendine has bir bolluğu bulunmaktadır. Etrafımıza baktığımızda üretim noktasında gerçekten çok iyi durumdayız. Sanayi alanındaki üretim belki zayıf olabilir. O da hükümet politikalarıyla ilintilidir. Eksik olduğumuz iki nokta; geliştirmek ve tüketim bilinci.
Geliştirmek üzerine popüler olan bir kavram üzerinde durmak istiyorum: inovasyon
İnovasyon (innovation), latince “novus” (yeni) ve “innovare” (yenileme) kökünden gelir. Yenileşme, yeni hale getirme anlamını taşır. Yani icat edilen, üretilen bir mal ve hizmeti yenileştirme ve geliştirme sürecidir.
Üretilen veya icat edilen bir mal ve hizmetin ilk kullanımıyla elde edilen veriyi yeterli buluyoruz. Başarılı ise aynı şekilde üretim ve hizmetine devam ediliyor. Başarılı olan mal ve hizmeti geliştirmek adına daha ürkek durabilmekteyiz. Başarılı bulunmamış ise üretim çöplüğünün yolunu tutar.
Yeni dünya düzeninde, artık sürekli üretim -icat- üzerine odaklanılmamaktadır. Olan ve üretilen mal ve hizmetlerin geliştirilmesi üzerinde daha çok çalışılmaktadır. Örneğin, telefon Graham Bell’in bir icadıdır. Ses sinyallerinin elektrik sinyaline dönüştürülerek iletilmesidir esas olan. Akıllı telefon ise bir inovasyondur.
“İşten değil dişten arttırılır” diye bir atasözümüz vardır. Belki ilk etapta konumuzla bir alakası olmayabilir. Ancak atasözün anlamı; “para, fazla çalışarak değil yapılacak tutumla artar”
Dolaylı olarak baktığımızda, çok icat ya da üretim değil, olanı iyi geliştirerek, yenileştirerek hayatımızda işlevsel hale getirmektir. Mesele çok üretmek değil, üretileni kullanılabilir bir noktaya taşıyabilecek şekilde geliştirmektir.
Bu gelişim sürecinde önemli birimlerin oluşturulması gerekir. Ar-ge biriminin etkin olarak kullanılması gerekir.
İnsana ve topluma bütünleşmesi için de farklı disiplinlere ihtiyaç olmaktadır. Bu da sosyal bilimlerdir.
Sosyal bilimlerin yaptığı en önemli şey, doğru soru sormaktır. Sosyal bilimler, üretilen, geliştirilen mal ve hizmetlerin birey, grup, aile ve toplum genelinin hangi ihtiyacını karşılayacağı ya da gerekliliği konusunda sorgulanmasını sağlayacak olan bir disiplinler topluluğudur. Bu disiplinler; felsefe, psikoloji, sosyoloji, iktisat, siyaset bilimi, tarih, coğrafya, ilahiyat ve hukuktur.
Sosyal bilimler etkin olarak kullanıldığında, tüketim bilincinin de oluşması kaçınılmaz olacaktır. Atasözündeki “dişten artırılır” kısmıyla ilintili olduğu için önemlidir.
******
Sorgun özelinde baktığımızda; yeraltı, yerüstü ve insan zenginliğimiz ortada. Geliştirilememiş tarım ve etkin kullanılmayan yeraltı zenginliğimiz bulunmaktadır. İnsanlarımız göç etmek zorunda kaldılar. Nüfusumuzun büyük bir bölümü yurtdışında bulunmaktadır. Oralardaki kazanımlar memleketimize dönmesinde, geçmiş yıllarda bazı denemeler olmuştur. Yanlış yönetim ve yönetimde gurbetteki insanların bulunmayışı yeni yatırımlar için çekinceli tutumlar sergilenmesine neden olmuştur.
Eğer bir kaza olmuş ise tekrarlanmaması için iyi analiz etmek gerekir. Yoldan mı, sürücüden mi yoksa araçtan mı kaynaklanıyor; ortaya koymak gerekiyor. Ve ona göre tedbirler alınması lazım. Yoldan ise gerekli iyileştirmeler yapılır, sürücüden ise eğitimi verilerek geliştirilir, araçtan ise farklı araç bulunur ya da tamir edilir.
Yaşanan bu olumsuz deneyim analiz edilerek pozitif bir seyir sağlanabilir. Tekrar yaşanmaması için nasıl bir tutum ve hazırlık yapılacağı üzerine düşünsel ve somut çalışmalar yapılabilir.
Topraklarından uzak olan her insan gariptir. Para kazanmak adına gurbeti göze alıyorlar. Eğer Sorgun’un imkânları ve eksiklikleri iyi araştırılarak süreç başlatılırsa dönüşler daha hızlı olacaktır. Gurbet konserleri ile bu dönüşün olmayacağı herkesin malumudur!
******
Bütün mesele çok üretme çılgınlığı içinde olmak değil, olanı geliştirerek işlevsel hale getirmektir.
Recep DAĞDEMİR
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ