Zülfü Hatipoğlu

“Cemiyet Adamı” diye bir olgu vardır. Toplumumuzdaki bazı kişileri bu şekilde tanımlarız.

Bu şekilde tanımlanmayı hakeden kişiler biryerde toplumun, cemiyetin “çıpa”larıdır. Bu kişiler çoğunlukça tanındığı için, tanımadığınız bir kişi genellikle bu kişiler üzerinden size tanıtılır. Şu kişinin oğlu, kızı, kardeşi, akrabası, köylüsü, vs.

Bu kişiler toplum yaşamında etkindirler, belirleyicidirler, söz sahibidirler; hatırı sayılan, güven duyulan, ihtiyaç olduğunda arabulucu, temsilci, çoğunlukça sevilen, vefakar insanlardır. Bu insanları biz “iz bırakanlar” diye tanımlıyor ve bu şekilde adlandırılmayı hakeden insanları hatırlamak, hatırlatmak istiyoruz.

Cemiyet adamı olabilmek kolay değildir. Bu nitelemeyi hakeden kişilerin bazı temel özellikleri olması gerekir.

Bu kişiler “bencil” değillerdir. Sırf kendi çıkarlarını düşünerek, egoistçe yaşamazlar. Kendilerinden çok toplum için, kendi dışındakiler için yaşarlar.

“Fedakardırlar”. Kendi menfaatine ufak bir aykırılık olduğunda dünya başına yıkılanların aksine; bu insanlar kendi dışındakilerin dertleri ile dertlenirler, onların dertlerine derman olmaya çalışırlar, bu uğurda maddi, manevi fedakarlıkta bulunmakta hiç tereddüt etmezler.

“Dürüsttürler”. Yaptıkları ile, söyledikleri ile, davranışları ile, duruşları ile dürüst insan olarak nitelenmeyi hak ederler. Ve bu özellikleri dolayısıyla, toplum nezdinde “güvenilir bir insan” olarak bilinirler.

“Toplumun değerlerini özümsemişlerdir”. Yaşayışları ile topluma aykırı gelmezler. Toplumun değerlerini, kültürünü, gelenek ve göreneklerini, maneviyatını bilirler ve buna uygun davranır, buna uygun yaşarlar. Toplumun bireyleri bu kişileri kendilerinden biri olarak görürler.

“Liderdirler”. Topluma liderlik ederler, gerektiğinde sorumluluk almaktan çekinmezler.

“Çalışkandırlar”. Tembellik yapmazlar, hem kendileri hem de başkaları için çalışmanın zorluğunun üstesinden gelebilmek için çok çalışırlar. Yan gelip yatmakta mümkünken; bu kişiler her zaman biryerlerde birşeyler yapıyor olurlar. Üretmeye, topluma artı değer katmaya çalışırlar.

“Olgundurlar”. Fevri davranmazlar. Sağduyu ile hareket ederler. Meseleleri farklı boyutları ile değerlendirmeye çalışırlar. Yaptıklarının sonuçlarını hesap ederler.

“Bilgilidirler”. Cehaleti sevmezler. Bilgiye, ilime değer verirler, öğrenmeye çalışırlar. Daha birçok özellik saymak mümkündür.

Rahmetli Zülfü Hatipoğlu bu özelliklere uygun yaşamaya çalışan bir insandı. Dişli Köyü’nde doğdu. Çiftçilik, nakliyecilik, esnaflık, sanayicilik, yöneticilik, siyaset yaptı. 6 çocuk yetiştirdi.

Çalışkandı, yaşamı boyunca gücü yettiğince hep çalıştı, mücadele etti. Sabah namazı kalkardı, uyumayı, tembellik yapmayı sevmezdi.

İçinde doğduğu toplumun değerlerine uygun yaşadı ve bu şekilde örnek oldu. Bu hususta çok büyük hassasiyet gösterdi. Doğduğu topluma yabancılaşanlara çok kızardı.

Kendinden çok başkalarının işlerine koşturdu. Bencilce yaşamadı. Bazen niye bu kadar kendini tüketiyor, yoruyorsun derdik, çok kızardı. “Etrafına, topluma bir faydan yoksa ne işe yararsın”, derdi. Kendini maddi, manevi bu kadar tüketmesine karşın, hiçbir karlışık beklemezdi. Fedakar bir insandı.

Dürüst yaşadı. Siyasette zengin olanlara inat, bir dönemin güçlü bir siyasetçisi olarak, siyasetten fakirleşerek ayrıldı.

Bilgiye değer verdi, cehaletten, bağnazlıktan nefret etti. Çocuklarına bilgili, üreten, topluma faydalı, meslek sahibi insanlar olmayı öğütledi.

Tüketime, israfa karşı durdu; yaşamı boyunca hep birşeyler üretmeye çalıştı.

Akrabalarına, arkadaşlarına, dostlarına çok değer verdi. İyi ve kötü günlerinde her zaman yanlarında oldu. Vefalı davrandı. Hainlik nedir bilmedi. İhanete uğrasa da kin duymadı. Kızsa bile hemen unuturdu.

Yaptığı işleri hakkıyla yaptı. İdareci olduğu kurumları hakkıyla temsil etti, hiç taviz vermedi, boyun eğmedi.

Sosyal bir insandı, toplumsal meselelere uzak duramazdı.

İnsana sadece insan olarak değer verirdi. Saygılı, sevgi dolu bir insandı. Mütevazı bir kişiliğe sahipti.

Genç sayılabilecek bir yaşta Hak’kın Rahmetine kavuştu. 5 yıl ciddi bir hastalıkla mücadele etti. Bir an olsun isyan etmedi, her an Allah’a şükretti.

Dostlarından Sevgili Yılmaz Kılıçarslan’ın deyimiyle “Güzel bir adamdı”.

Gurur duyulacak onurlu bir miras bıraktı bizlere.

Allah ondan razı olsun. Nur içinde yatsın.

 

Hatip SORGUN
SORGUN DÜŞÜNCE KULÜBÜ

Author: sevare